5 Ocak 2015 Pazartesi

Anlamaktan ve Anlayıştan Uzak Hayatlar

Anlamak bir insanı dinlemektir aslında. 

Anlayış dinlediğin insana saygı göstermek kendini onun yerine koyarak düşünebilmektir.

İkili ilişkilerimizde, komşuluk ilişkilerimizde ya da toplumsal ilişkilerimizde anlamadığımızı ya da anlaşılmadığımızı düşünür, zaman zaman sorunlar yaşarız.

Sorunların başlangıç noktası aslında karşımızdakini anlamamaktır.
görsel alıntıdır
Kavgalarda, tartışmalarda ortaya çıkan asıl sorun kimsenin birbirini dinlememesidir, anlamak için çaba sarf etmemesidir.

Zaman zaman hepimiz hayatımıza yön veren ya da yönünü değiştiren sorunlarla boğuşmak zorunda kalıyoruz. 

Böyle zamanlarda hepimiz o denli bencil oluyoruz ki, karşımızdakinin hayatına, düşüncelerine, önceliklerine saygı göstermeyi bir kenara bırakıyor sadece bizim anlaşılmadığımızı düşünüp veryansın ediyoruz.

Hepimizin amacı, ilişkilerimizde anlaşılmak aslında. Bir sorun karşısında, anlaşılmadığımızı düşünmek içimizi kemiriyor ve bu duyguyu yenmek için karşımızdaki kişinin bizi neden anlamadığını öğrenmeye çalışmıyoruz. 

Anlaşılmak öyle bir duygudur ki,  bize kendimizi özel ve güvende hissettirir. Anlaşılmamak ise bizim kendimizi önemsiz ve değersiz hissetmemize neden olur. 

Anlaşılmadığımızı hissettiğimizde kendimizi güvende hissetmeyiz. Düşmanlarımız olduğunu düşünür, bu düşmanlara karşı, kendimize bencillikten koruyucu bir duvar örer, anlamanın ve anlaşılmanın önünü daha çok tıkarız. 

Bizi anlamaya çalışanlar, ben, ben diyerek kurduğumuz bencillik duvarına çarparlar ve ne yazık ki bizi anlamaktan gittikçe uzaklaşırlar.

Anlaşılma isteği bizler için çok önemlidir. İsteriz ki herkes doğrularımıza olduğu kadar yanlışlarımıza da anlayış göstersin. 

Halbuki karşımızdaki kişinin bizi anlaması ile bize anlayış göstermesi aynı şey değildir. Bazen yakın akrabalarımızın, eşimizin, çocuklarımızın göstermiş olduğu anlama çabasını çevremizdeki kişiler göstermeyebilir. 

Böyle durumlarda onların da bizim kötü ve yanlış davranışlarımızı idare etmesini, anlayış göstermesini arzu edebiliriz. Bu durumda yanlışları ve eksileriyle idare edilen, hatalarına müsamaha gösterilen bireyler olur çıkarız. 

Oysa, anlamak ve anlaşılmak temelinde özeleştiri gerektiren bir olgudur. Önce kendimizi tanımamız ve anlamamız, hatalarımızı kabul etmemiz gerekir. Aksi takdirde kendimizi hatalarımızla birlikte anlaşılmayı bekleyen yalnız ve mutsuz bir insan olarak bulabiliriz. 

Aşık Veysel benim çok sevdiğim bir ozandır. Engin hoşgörüsü ve bilgeliği ile kaleme döktüğü türkü sözleri beni benden alır. O türkülerden birinde Aşık Veysel diyor ki; 

Kim okurdu kim yazardı
Bu düğümü kim çözerdi
Koyun kurt ile gezerdi
Fikir başka başka olmasa

Ne güzel söylemiş değerli ozanımız Aşık Veysel. Farklılıklarımız olmasa, herkes birbiri ile dost olur birlikte gezerdi. Önemli olan farklılıklarımızla birlikte toplumda var olabilmektir. Saygı görebilmektir. 

Hayat bizi farklılıklarımızla var ediyor. Hayatta anlamak ve anlaşılmak üzerine şekillenen ilişkiler yaşıyoruz. 

Bu ilişkiler ister özel (sevgili, eş, çocuk, komşu, akraba) ister toplumsal olsun, anlamak ve anlaşılmakla daha güzel bir hal alıyor. 

Toplumsal ilişkilerimizde ve özel ilişkilerimizde anlaşılmak üzerine beklentilerimizi bazen çok yüksek tutarız. Oysa beklentilerimizi çok yüksek tutmamamız gerekir. Çevremizdeki insanların, anlamak ve anlaşılmak yetisinin, ailesine, yaşadığı çevreye ve toplumsal konumuna göre şekillendiğini unutmamalıyız.

Beklentilerimizi çok yüksek tuttuğumuzda anlaşılmadığımız zaman, ilişkilerimizde yıpranan taraf biz oluruz. Anlamaktan ve anlayıştan uzak hayatlara kendimizi de eklemiş oluruz ki bu da bizim mutsuz olmamıza ve yalnız kalmamıza neden olur. O nedenle ikili ilişkilerimizde değer verdiğimiz insanları anlamaya çalışmalı ve o insanların da bizi anlaması için fırsat tanımalıyız.

Özellikle, toplumla girdiğimiz sosyal ilişkilerimizde kimse bizi sevdiklerimiz kadar anlamaya çalışmayabilir, anlamak için çaba sarf etmeyebilir... O nedenle toplumsal ilişkilerde biraz daha dikkatli ve özenli olmak zorundayız. Sosyal hayatımızda sevdiklerimizin bizi anlamak için göstermiş olduğu çabayı görmeyebiliriz. 

Siz özel ya da toplumsal ilişkilerinizde yeterince anlaşıldığınızı ya da karşınızdakileri yeterince anladığınızı düşünüyor musunuz?

Yorumlarınızı bekliyorum... Bakalım kimler ne kadar anlamış ya da anlaşılmış...

14 yorum:

  1. kimse kimseyi dinlemiyor ki anlasın, herkes ayrı telden çalıyor :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle katılıyorum Hazelcim. Birazcık empati yapabilsek, karşımızdakinin yerine kendimizi koyabilsek sorunların daha kolay çözüme ulaştığını göreceğiz ama yok...

      Sil
  2. Çok çok önemli bir konuya değinmişsin, öncelikle bunu ifade edeyim. Anlaşılmadığından yakınmak, gençliğe ait bir sorunmuş gibi algılansa da her yaş için geçerli. Ancak, gençken anlaşılamadığımı düşünürek üzülürken bu gün karşımdakini ben ne kadar anlıyorum. diye kendimi sorgulayabiliyorum. Bence bu konuda en alıngan yaş grubu gençlerle, yaşlılar. Bu yaş grubuyla yaşayanların çok dikkatli olması gerekiyor. Demem o ki; beni anlamıyorlar diye dertleneceğimize biz ne kadar anlayabiliyoruz veya anlamaya çalışıyoruz diye kendimize dönüp, bakmamız çözüme ulaşma konusunda daha uygun olur. Yok, ben çözüm istemiyorum, şikayet edip, ağlamak istiyorum diyen varsa kendi bilir ama bu durum ilanihaye böyle devam etmez. Bir gün gelir kendini yapayalnız kalmış bulur. Nermin hanımcığım kusura bakmayın, bu konuda ben de dertliymişim galiba. Çok mutlu, keyifli bir hafta geçirmeniz dileğiyle, sevgiler :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Rabia Hanım bu güzel yorumunuzla yazıma renk kattınız, yeni bir bakış açısı getirdiniz. Siz söyleyince fark ettim ben de gençler ve yaşlılar anlaşılmamaktan en çok dert yanan kesim. Atalarımız ne güzel söylemiş, "İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır" diye. Önce anlamaya çalışmalıyız, aslında temel olan o. Ancak bazen bu konu suistimal edilebiliyor. Kimileri anlama çabanızı kullanarak istediklerini yaptırmaya çalışıyorlar ki işte bu noktada sınırları iyi koymak gerekiyor. Sevgilerimle...

      Sil
  3. Ne güzel bir yazi, son haftalarda bu konuda ailecek cok hüsrana ugradik maalesef :( Insanlari anlamayi gecin, kendilerini anlatmak bile istemiyorlar, resmen gecinmek istemiyor bazi insanlar ben bunu anladim artik. Kendilerini ifade etmekte özürlü olduklari gibi, birde bagirip cagirarak, yerli yersiz insanlari sucluyorlar ve hic kendilerine özelestiri yapmiyorlar. Bu sekildede istediklerini elde ediyorlarya, ben artik benden uzak Allaha yakin olsunlar diyorum, cekiyorum böylelerinden elimi etegimi. Nekadar karsimizdakini anlamak isteyip iyi niyetli yaklastiysak okadar hayal kirikligina ugradik maalesef. :/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de hüsrana uğradım Sevgili Viva Makyaj. Zaten anlamak için uğraştığınız insanların sizi kullandıklarını hissettiğiniz anda geri çekilmek en doğrusu. Böyle insanlar tüm yaptıkların şeylerin anlayışla karşılanmasını beklerler ki, bu da bizin durmadan taviz vermemize neden olur. Özeleştiri yapamayan, empati kuramayan insanlarda uzak durmak en iyisi. Çünkü böyle insanlar her şeyin en iyisini ve en doğrusunu sadece kendisinin bildiğini sanarak çevresindekileri sıkarlar. Yaşadığınız olay nedir bilmiyorum ama geçmiş olsun. Bazen atalarımızın dediği gibi "inceldiği yerden kopsun" deyip bitirmek en iyisi.

      Sil
  4. Süper bir güncel konuya değinmişsiniz. Üstelikte doğru tespitler ile. Kaleminize emeğinize sağlık. Tebrik ederim. Sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim Dertdeva Teyze. Siz de bloğuma hoş geldiniz. Yorumunuzla beni mutlu ettiniz. Sevgiler...

      Sil
  5. Biri özeleştiri mi dedi?! Yok canım! O da neymiş kiii? ;) Öyle bi şey çoğu kişinin lügatından yok malesef. Hele dinlemek, pek sevmediğimiz bi şey. Konuşmak daha güzel. E hal böyle olunca, anlamak, anlaşılmak konuları malesef çoğu zaman kelimelerde kalıyor. Sevgiler... :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zaten konuşmak yerine bir parça dinlemeyi başarıbilsek sorunlar büyümeden çözülecek. İlişkiler daha güzel bir hal alacak. Ama senin de dediğin gibi konuşmayı seven dinlemeyi ve özeleştiri yapmayı sevmeyen bir toplumuz. Hal böyle olunca anlamak ve anlayış kelimeleri yerini anlayışsızlığa terk ediyor. Sevgiler...

      Sil
  6. anlamak ve dinlemek için kimse gayret göstermiyor ne yazık ki..

    YanıtlaSil
  7. Ben bu güzel yazıya yorum yapmayı atlamışım:( geç de olsa geldim:) ama bazen çenem düşüyor uzun uzun yorumlar yapıyorum (sadece sana değil çoğu arkadaşıma...:)))bu sefer kısa keseyim ay ne geveze demesinler:))
    Demişsin ya kendimizi karşımızdakinin yerine koymak..bunu yapabilen var, yapamayan var, ben yapmaya çalışıyorum ama bazen en sevdiklerimiz de anlayamıyor bizleri..işte o zaman çok kötü hissediyor insan...:( sadece üzüntü değil öfke de hissediyorum ben..nasıl anlamaz yahu diye!! Allah insana anlayışlı kişiler versin...karşılaştırsın...:) eline sağlık Nermincim her satırına katılıyorum...
    sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bazen ben de senin gibi hissediyorum. Anlaşılmamaktan çok korkarım yanlış anlaşılmaktan ise daha çok korkarım. Bence de Allah anlayış sahibi insanlarla karşılaştırsın Müjdecim. Sevgilerimle..

      Sil
  8. Güzel yazılarınız var. Sizi kardeş bloggerlarından birinde buldum. Sizi takibe aldım. beğeneceğiniz bloğuma sizi de bekliyorum.. http://ciziyorumdikiyorum.blogspot.com.tr

    YanıtlaSil

yorum bırakırsanız mutlu olurum