Üçüncü Dünya Savaşı mı Çıkıyor

Dünyada son bir yıl içinde  mültecilerin sayısı 8.3 milyon artış göstermiş. Bu sayı ikinci dünya savaşından beri mülteci sayısında görülen en büyük artış. Aslında fiilen bir savaş çıkmış gibi görünüyor. 

Haberleri takip edenler bilirler. Birçok ülke Akdeniz'e savaş gemilerini gönderiyor ve Akdeniz'de askeri birliklerini konuşlandırıyor. 

Arap Yarımadası'nda Arap Baharı olarak bilinen ayaklanmaların başlaması ile birlikte Ortadoğu'da bir savaş durumu baş gösterdi. İlk olarak Tunus'ta başlayan ayaklanmalar ve protestolar daha sonra Mısır, Yemen, Cezayir ve Ürdün'le devam etti. Tunus'ta Zeynel Abidin Bin Ali, Mısır'da Hüsnü Mübarek protestolar ve ayaklanmalar nedeni ile görevlerini bırakmak zorunda kaldı. Ayaklamalar kapsamında Libya lideri Kaddafi de Libyalı muhalifler tarafından öldürüldü. 


Bu kadar ayaklanmanın yaşandığı Arap Yarımadası'nda en uzun soluklu çatışma ve iç savaşsa Suriye'de yaşanıyor. Suriye'de ilk defa 2011 yılında başlayan ayaklanmalar, bir iç savaşa dönüştü ve halen  tüm hızıyla sürüyor. Suriye toprakları aslında fiilen bölünmüş vaziyette. Suriye'de yaşanan kanlı iç savaş, mezhepsel bir iç savaş olarak akıllara kazındı. 

Bugün tüm dünyanın gözü Suriye'de. Suriye'de bütün hızı ile devam eden iç savaşta dünya ülkeleri de saflarını belirlemeye başladı. Suriye Lideri Beşer Esad'a en büyük destek Rus Lider Vladimir Putin'den geliyor. Çin Halk Cumhuriyeti de Suriye'nin yanında yer alıyor. 

Suriye'de yaşanan iç savaşla birlikte dünya kamuoyu IŞİD isimli terör örgütü ile tanıştı. Rehinelerin ve Müslüman olmayanların kafasını kesen terör örgütü Suriye'de ilerleyişini sürdürmeye başladı. Adeta Suriye iç savaşı hükümet ile IŞİD güçleri arasında devam etmeye başladı. Dünyayı da tehdit etmeye başlayan İŞİD, başta Irak olmak üzere Türkiye, Rusya, Amerika, Fransa ve diğer Avrupa ülkelerinde bir dizi eylem yapmaya ve bu ülkeler için de tehdit unsuru olmaya başladı.

Bunun üzerine, Rusya, IŞİD hedeflerini hava bombardımanı ile vurmaya başladı. Çin ve İran da IŞİD'in karşısında saf tuttu. Avrupa ülkeleri ise ikinci dünya savaşından beri en büyük mülteci akımı ile karşı karşıya kaldıklarını anladılar ve ülkelerine mülteci gelmemesi için bir dizi önlem almaya başladılar. 

Türkiye ise bölgenin en şansız ülkesi oldu. Suriye ile sınırı olan Türkiye'ye bir anda 2 milyonun üzerinde mülteci girdi. Bunun yanında Türkiye'nin Suriye sınırı ne yazık ki yeterli önlem alınmadığı ve muhalif güçlere tolerans gösterildiği için deyim yerindeyse, yol geçen hanına dönüştü. Sınırdan mültecilerle birlikte onlarca IŞİD terör örgütü mensubu da Türkiye girdi. Hücre evlerinde eylem hazırlıkları yaptılar ve Türkiye'yi adeta örgüt üssü gibi kullandılar. 

Bugün ise Suriye iç savaşında belki de sona doğru adım adım yaklaşıyoruz. Akdeniz adeta uluslararası bir denize dönüştü. Neredeyse her ülkenin Akdeniz'de savaş gemisi bulunuyor. Fiili bir savaş durumu oluştu. Suriye'ye girmek isteyen, deyim yerindeyse savaş ganimetlerini (başta petrol olmak üzere) paylaşmak isteyen tüm ülkeler, Akdeniz'de kendine sağlam bir yer edinmeye çalışıyor. IŞİD'i bombalama bahanesi ile Akdeniz'e inen Almanya, Fransa, İtalya, Rusya, Amerika ve diğer ülkeler aslında karış karış Suriye'yi paylaşmaya hazırlanıyorlar. 

Bu durumda Üçüncü Dünya Savaşı çıktı demek pek de yanlış olmasa gerek. Zira, bu kadar askeri yığınak, savaş gemisi hayra alamet değil. Türkiye'nin çok dikkatli olması gerekiyor. Yanı başında bu kadar dost(!) ve düşman(!) ülkenin yer alması Türkiye açısından ciddi bir tehdit oluşturuyor. Adım adım Üçüncü Dünya Savaşı'na yaklaştığımız şu günlerde Türkiye "Yurtta Barış, Dünyada Barış" sloganı ile hareket etmeli, tehlikeli sularda yüzmemeli. Savaşlar konusunda acı bir deneyime sahip olan ve küllerinden yeniden doğan bu ülke macera olsun diye böyle bir savaşın içinde yer almamalı.