18 Kasım 2017 Cumartesi

Ah, Keşke Gençliğime Geri Dönsem!

Yazımın başlığını okuyunca çok yaşlı olduğumu düşündünüz değil mi? Hayır, çok yaşlı değilim ama orta yaş denilen yaşlara doğru adım adım ilerliyorum :). 

Yazıma niye böyle bir başlık koyduğuma gelince gerçekten gençlik yıllarıma dönmek istiyorum. Tüm kalbimle üniversiteye ilk başladığım on yedi yaşıma dönebilmeyi istiyorum. Bizim zamanımızda liseler dört yıl değil üç yıldı.  Mezun olduğum liseden sonra sene kaybetmeden üniversiteye başlamıştım. Ah, ne güzel günlerdi. Hayali bile çok güzel. O yıllarda daha mı özgürdüm, daha mı güçlüydüm, yoksa daha mı cesurdum?

Evet, cesurdum... Gözümü daldan budaktan esirgemezdim. Adımlarımı atarken daha kolay karar verir, kendime daha çok güvenirdim. Bugün ise daha korkak ve kendine güveni azalmış bir yetişkin oldum. Şartlar mı? Yaşadığım sosyal çevre mi? Yoksa yapmak istediklerimi yapma konusunda başarısız olmak mı? Nedenini bilmiyorum ama bugün bir yetişkin olarak on yedi yaşımdaki kız çocuğundan eser yok bende. Hayatımla ilgili karar almaktan, aldığım kararları uygulamaya geçmekten aciz hissediyorum kendimi. Kelimenin tam anlamı ile korkuyorum. Ve bu korkuyu yenmek için ne zaman adım atsam daha fazla bahane üretiyor, korkumu körüklüyorum. 

Evet, özgürdüm. Tek kişiydim. Kimseye hesap vermek zorunda değildim. Hayatımı iki çocuğa adamamıştım. Bugün ise kendimi önemli karar alma arifesinde hissediyor, bu kararı uygulamada beni bağlayan iki çocuğu düşünüyor,  hayatımda önemli bir değişikliğe neden olacak bu kararımı uygulamaktan vazgeçmek zorunda kalıyorum. "Ah" diyorum sonra,  "ah keşke gençliğime geri dönsem..." 

Evet, güçlüydüm. Küçük, çelimsiz, dünyayı çok da iyi tanımayan bir genç kızdım ama on yedi yaşımda daha güçlüydüm. Bugün iki çocuk annesi bir yetişkin olarak güçsüz olduğumu hissediyorum ve bu güçsüzlüğümden utanıyorum. Hangi ara ban sunulan şartlara bu denli yenildim, hangi ara bu kadar güçsüzleştim ben?

İyi ki blog sayfam var. Biraz dertleşmiş oldum. İçimi kemirip giden şeyleri paylaşmasam delirecektim. Ne demiş Sait Faik

"Yazmasam deli olacaktım.". Ben de bugün yazmasam deli olacaktım. 

Sevgiyle kalın. 

14 Ekim 2017 Cumartesi

Otizm Nedir, Belirtileri Nelerdir?

Merhaba; 
Uzun bir aradan sonra, neden böyle bir konu ile bloğuma dönüş yaptığımı kısaca anlatayım. 

İki senedir anasınıfında "yardımcı anne" olarak görev yapıyorum. Bu sene geçen seneden farklı olarak, normal çocuklarla birlikte "kaynaştırma öğrencisi" adı altında, farklı sorunları ve özel rahatsızlıkları olan öğrenciler ile birlikteyiz. Benim kadar, normal öğrenciler de, yeni arkadaşlarına uyum sağlamada, onları anlamada, onlara yardımcı olmada epey yol katediyor. 

Otistik olduğunu öğrendiğim öğrenciler hakkında biraz araştırma yaptım. Otizm konusunda biraz bilgim vardı, ama konuyu detaylı inceleyince bilmediğim şeyler de olduğunu anladım. Bildiğimi sandığım, ya da bilmediğim epey şey olduğunu görünce, bloğumda bu konuya yer vermeye karar verdim. 

Otizm Nedir?

Otizm, çocuklarda görülen, diğer bireylerle iletişim kurmayı engelleyen bir beyin rahatsızlığıdır. Konuyla ilgili yaptığım araştırmada nörogelişimsel hastalıklar arasında en sık rastlanan hastalık olduğunu öğrendim. 

Gelişimsel bir hastalık olan otizm, hayat boyu sürüyor. Yani geçmiyor, otizm hastası bir çocuk, ileride otistik bir yetişkin oluyor. Nedeni tam olarak bilinmeyen bir hastalık. Genetik olduğu ile ilgili şüpheler olsa da tam olarak kanıtlanmış değil. Bazı bilim adamları ise, otizme çevresel faktörlerin ve bazı ilaçların neden olduğunu düşünüyor. Bu konuda yapılan araştırmalar devam ediyor, hastalığa genetik faktörlerin mi, ilaçların mı, çevresel faktörlerin mi neden olduğu konusunda henüz net bir şey yok. 

Otizmde Erken Teşhisin Önemi

Otizm, her 88 çocukta 1 çocukta görülen bir rahatsızlık. Erkek çocuklar kız çocuklara göre daha şanssız. Çünkü, erkek çocuklarda görülme oranı, kız çocuklarda görülme oranının 2-5 katı. Otizm engellenebilir mi? Uzmanlar, anne adaylarının hamilelik öncesinde ve hamilelik sürecinde "folik asit" almalarının faydalı olabileciğini belirtiyorlar. 

Doğuştan gelen ve ilk 3 yılda kendini gösteren bu hastalığın ne yazık ki tedavisi yok, ancak erken tanı ve teşhis, çocuğun gelişimi açısından son derece önemli. Otizmli çocukların, fiziksel açıdan diğer çocuklardan farkları yok. Bu çocukların nörogelişimsel sorunları var. Otizm ne kadar erken fark edilirse, çocuğun gelişimine o denli katkı sağlanmış oluyor. 

Otizm Belirtileri 

Otizmin belirtileri "sosyal iletişim ve etkileşim sorunları" ve "tekrarlayan davranışlar, sınırlı ilgi" olmak üzere iki ana başlıkta toplanıyor.

Otizmin belirtilerinden herkesin anlayacağı, en basit anlatımla bahsedersek, otizmli çocuk, ismini duyduğunda tepki vermez, göz kontağı kuramaz, orada değilmiş gibi davranır, arkadaşlık ilişkisi geliştiremez, kendisine gösterilen ilgiye kayıtsız kalır, garip konuşur, bazı sözcükleri tekrarlar, konuşmada bozukluk sonradan gelişebilir, arkadaş grubu ile oyun oynayamaz. 

Otizmli çocuk bazı eşyalara ve objelere takıntı derecesinde ilgi gösterir. Örneğin, çamaşır makinesini saatlerce seyredebilir, ses, doku, koku gibi etkenlere karşı aşırı hassasiyeti olabilir, ya da tepkisiz kalabilir. 

Otizm Tedavisi

Ne yazık ki, otizmin kesin tedavisi yok. Ancak otizmli bireyin hayatını kolaylaştırmak ve sosyal hayatın içinde yer almasını sağlamak için başta özel eğitim olmak üzere, konuşma ve dil terapisi, fiziksel tedavi ve mesleki tedavi yöntemleri uygulanır. Bunun yanında çocuğun günlük yaşamında faydası olacak hareket terapisi uygulanır. 

Otizmli çocuklar özel okullada eğitim alırlar. Bu çocukların ders süreleri daha kısadır ve öğretmen sayısı daha fazladır. Otizmli çocukların eğitim aldıkları kurumlarda öğrenci sayısı da azdır. Özel eğitim kurumlarında, otizmli çocuklara konuşma ve dil becerisini geliştirecek eğitim verilir. Fiziksel becerilerini artıracak özel tedavi yöntemleri ile çocuğun kendisine olan özgüveni artırılır. 


20 Ağustos 2017 Pazar

Evliliğinizin Bittiğini Gösteren İşaretler

Evlilik, iki farklı insanın ortak paydada buluşup, bir arada yaşamak için mücadele etmesidir. "Aşkım", "canım", "birtanem" gibi söylemesi de duyması da güzel, hoş sözlerle başlayan, ayakların yerden kesildiği, tarafların dünyayı toz pembe gördüğü, deyim yerindeyse bir nebze sarhoşluğa benzeyen aşkın, nikah masasında son bulması ile evlilik adı verilen kurumsal birliktelik başlar. 

Her evliliğin kendi içinde bir düzeni, bir ritmi, kuralları vardır. Ben şahsen, evliliklerin aşkı öldürdüğüne inananlardanım. "Biz şu kadar yıllık evliyiz, ama aşkımız bitmedi" gibi sözlere inanmıyorum yani. Tecrübeyle sabit olması nedeniyle, bu kadar kesin konuşabiliyorum. İster bir aşk evliliği, ister son yılların moda tabiri ile bir mantık evliliği yapmış olun, evliliğinizi yürütmek için hayatınızdan, sevdiğiniz şeylerden, hobilerinizden, sosyal hayatınızdan fedakarlık yapmak zorundasınız. Bazılarının "hayır, öyle bir şey yok..." dediğini duyar gibiyim, ama bu kesinlikle böyledir. 
Bir şekilde rayına oturttuğunuz, ortak paydada buluşarak halk dilinde adına "geçim" dediğiniz birlikteliğinizi yürütmeye başladınız diyelim. Ama bir süre sonra her evlilikte ortaya çıkan sorunlar sizde de görülmeye başlayacaktır. Şunu belirtmeden edemeyeceğim, hiçbir evlilik dört dörtlük değildir. Her evlilikte farklı boyutlarda olsa da sorunlar olacaktır. Kişilik çatışmasından tutun, maddi sorunlara, kayınvalide sorunundan tutun da şiddet, alkol, karşılıklı değersizleştirmeye kadar birçok problemin ortaya çıkması olasıdır. Peki, evliliğinizin bittiğini nasıl anlarsınız, hangi aşamada ilişkiye "artık evlilik bitti" gözüyle bakmak gerekir?

Evliliğin Bittiğini Gösteren İşaretler 

Uzman Psikolog Özge Genlik, eşler arasındaki "ruhsal sevişme" nin bitmesi halinde evlilikte sona yaklaşıldığını belirtiyor. Genlik'e göre ruhsal sevişmenin bitmesi, duygusal soğukluk demek. Yani, evliliğin ilk günlerinde her dakika eşini düşünen, onu özleyen eşler, ilerleyen zamanlarda duygusal anlamda bir şey paylaşmamaya başlarlar. Evliliğin bittiğini gösteren ilk işaret de budur. Eşler artık bir şey paylaşmadıkları için konuşmamaya başlar, konuşsalar da üstünkörü cümleler ile iletişim kurarlar. 

Eşler arasında başlayan duygusal uzaklık fiziksel anlamda yaşanmaya başlar. Duygusal soğukluktan sonra eşlerin fiziksel paylaşımları da azalır. Birlikte yapmaktan hoşlanılan piknik, sinemaya gitme, tatil... gibi faaliyetlerden keyif alınmaz. Kopuşun daha hızlı olduğu zamanlarda, partnersiz tatil planları yapılır, planlara eş dahil edilmez. Bu aşamada ortaya çıkan sorunlara doğru müdahale edilmezse, ileride cinsel anlamda da isteksizlik, uzaklaşma başlar, ki bu isteksizlik evlilikte sona gelindiğinin habercisidir. 

Evliliğin bittiğini gösteren işaretlerden biri de iletişimin sona ermesidir. Zorunlu olmadıkça konuşmama, herhangi bir konuda yapılan konuşmanın mutlaka tartışma ve kavga ile sona ermesi, eşlerin partneri ile geçirmesi gereken zamanı sosyal medya, bilgisayar, lap top, cep telefonu... ile geçirmeye başlaması, evlilikte sona yaklaşıldığını gösteren önemli işaretlerdir. 

Eşlerin birbirini anlamaması da evlilikte sona gelindiğini gösterir. Başınıza gelen bir olayı anlattığınızda eşiniz hep sizi suçluyor ve size destek olmuyorsa, sizde "nasıl olsa beni suçlar" şeklinde kanı oluşmasına neden oluyorsa ve davranışları ile size bu düşüncenizde haklı olduğunuzu gösteriyorsa, evliliğinizi gözden geçirmenizin zamanı gelmiş demektir. 

Yazımın başında "evlilik kurumsal birlikteliktir" dedim. Eğer eşler evlilikte ortak karar alma sorunu yaşıyorsa o evlilik de ciddi sorun var demektir. Eşiniz, araba alırken, ya da banka kredisi çekerken, ya da yeni bir yatırım yaparken, tatil planı yaparken, ya da eve eşya alırken sizi yok sayıyor, sizin fikrinizi almıyor, sizinle birlikte karar almıyorsa, evliliğiniz ile ilgili ciddi bir problem var demektir. Evlilik, kanun önünde, nikah defterine atılan imza ile yürütülmesi gereken birliktelik olarak kabul ediliyorsa, bu birliktelik boyunca, her iki partneri de yakından ilgilendiren konularda, eşlerin partnerinin fikrini alması gerekir. Ki, bunu yapmayan partner, eşinin fikrine önem vermiyor demektir, bu diğer eş için yaralayıcı, kırıcı ve değersizleştirici bir davranıştır. 

Bunun yanında evliliklerin her halukarda bitişine zemin hazırlayan ve herkesçe kabul edilen sorunları burada sıralamaya gerek var mı bilmiyorum. Bana göre, fiziksel ya da psikolojik şiddet, hakaret, sevgisizlik, alkol ve madde bağımlılığı... gibi nedenler kesinlikle önemli sorunlardır ve bu problemler evliliğin bittiğini değil, tam aksine bu evliliğin en baştan hiç yaşanmaması gerektiğini gösterir. Özellikle şiddet ve alkol gibi sorunların gün yüzüne çıktığı evlilikler, eşlerin (özellikle kadınların) aşırı fedakar olmaları nedeniyle devam eden evliliklerdir ne yazık ki. Kadınların bu evlilikleri devam ettirmesinde toplumsal baskı ve ekonomik problemler etkili olduğu için bu tür ilişkiler uzun yıllar devam edebiliyor. 

Uzmanlar bitiş noktasına gelen evliliklerin, yeniden flört dönemine dönerek kurtulabileceğini belirtiyorlar. Bu mümkün müdür? 20 yıllık bir evlilikte yeniden ilk günlere dönmek ne kadar mümkündür bilemem, ama 20 yıldan sonra yeniden aşık olmayı başarabilen çiftler varsa onları da kutlamadan edemeyeceğim. 

Siz ne dersiniz, evlilikleri kurtarmak için neler yapılabilir, sizce evliliklerin bitişine hangi problemler zemin hazırlar? Yorumlarınız bekliyorum, sevgiler... 

18 Ağustos 2017 Cuma

Neden Bir Su Pınarı Kullanmalısınız?

Buzdolabını açtığınızda dışı buğulanmış pet su şişeleri görmek istemiyorsanız, içtiğiniz suyun sıcaklığını kontrol edebilmek ve hem hijyenik, hem de pratik bir şekilde su içmek istiyorsanız, bir su pınarı kullanmanın zamanı gelmiş demektir. Sanılanın aksine, su pınarları ofislere özgü cihazlar değiller. Evde de rahatlıkla kullanılabiliyorlar, aynı benim yaptığım gibi. Plastik bir pompaya basarak su doldurmaktan sıkıldıysanız ve o plastik pompaların kanserojen maddeler içerdiğini biliyorsanız, sizin de su sebili kullanmanız gerekiyor. Pratik, hijyenik, sağlıklı ve lezzetli: Suyunuz tüm bu özellikleri taşımalı.
Ne yazık ki, piyasadaki su sebillerinin çoğunun üretim kalitesi son derece düşük. Çoğu, maliyeti düşürmek için plastik hazneler ve bölmeler kullanıyor. Bu tarz su sebillerinden uzak durun, zira damacana sulara kıyasla hiçbir faydaları bulunmuyor. Hatta daha sağlıksız oldukları bile söylenebilir, zira plastik bölmeler kısa süre içinde kireç tutup suyun lezzetini değiştiriyor. Yeni su sebili mevzuatına uygun, paslanmaz çelikten imal edilmiş hazne ve bölmelere sahip sebiller tercih etmelisiniz: Uğur Soğutma tarafından üretilen USP 20 D, tüm bu özellikleri taşıyor.
                                                        
Tek avantajı bu değil elbette, USP 20 D üç musluğa sahip. Bu durum zannettiğinizden daha önemli, zira sıcak ve soğuk su musluklarına ek olarak normal su musluğu bulundurması, hava sıcaklığı uygunsa suyu doğal sıcaklığında içmenizi sağlıyor. Sıcak/soğuk musluklarla oynayarak ideal su sıcaklığını yakalamaya çalışan (ve başaramayan) herkes, bu özelliği takdir edecektir. Soğuk su bölmesi saatte 5 litre, sıcak su bölmesi ise saatte 2 litre su kapasitesine sahip, yani en kalabalık ailelerin (veya ofislerin) bile ihtiyacını rahatlıkla karşılayabiliyor. Suyu 5 dereceye kadar soğutabilen, 85 dereceye kadar da ısıtabilen USP 20 D, tüm standart damacanalar ile uyumlu. Alt kısmında da kapalı bir muhafaza alanı bulunuyor: Benim yaptığım gibi, yedek damacanayı burada depolayabilirsiniz. Yaklaşık bir aydan beri kullandığım USP 20 D, tüm beklentilerini karşıladı ve uygun bir fiyata son derece kaliteli bir su sebili sahibi olmamı sağladı. Gönül rahatlığı ile tavsiye ettiğim bu modeli https://satis.ugur.com.tr/item/usp-20-d/100017 adresinden peşin fiyatına 12 taksitle satın alabilirsiniz. 
                                             
Bir boomads advertorial içeriğidir.

8 Ağustos 2017 Salı

Seksi Gecelikler ile Akılları Baştan Alın!

Gecelik takımları, fantezi gecelik modelleri, gecelik modelleri
Bu yılın en çok revaçta olan bayan Gecelik Takımları akılları baştan alacak yepyeni bir seriye sahip. Farklı zevklere kolayca hitap edebilecek yeni kesimler, özel kumaş türleri ve geceliler üzerinde yer bulan özel eklentiler ile bu sezon geceleri hiç olmadığınız kadar seksi olmak mümkün.

Bayanlar gecelik modellerinde ne arar?

Biz bayanlar geceleri yatağa girerken severek kullanmış olduğumuz gecelik modellerinde aradığımız başlıca özellik sağlıklı kumaşlardan tasarlamamış olmasıdır. Gece boyu huzurlu bir uyku işçin bedenimizi yakmayan kumaşlardan tasarlanmış olması oldukça önemlidir.
Diğer bir aranan özellik ise gecelik modelinin tam olarak vücut hatlarımıza özel olarak tasarlanmış olmasıdır. Özellikle göğüs askı iplerinin ayarlanabilir olması bayanların aradıkları önemli bir detaydır. Çünkü gecelik takımlarının göğüs kısımları standart olsa da ip askıları sayesinde farklı göğüs ölçülerine sahip olan bayanlar istedikleri şekilde ayarlama yapabilmelidir.
Seksi bir görüntü ebetteki istenen diğer bir özellik. Ever evet amaç kesinlikle seksi bir görüntüye sahip olmaksa bayan Gecelik Takımları bu özelliğe sahip olmalıdır.