Stres, bir önceki Stres nedir? Stres Yönetimi Nasıl Olmalıdır? başlıklı yazımda belirtmiş olduğum gibi bireyin dış etkenler karşısında göstermiş olduğu ruhsal ve fiziksel tepkiler bütününe verilen isimdir.
Stresin mağara devrinden beri var olduğu düşünülmektedir. Her ne kadar geçen bunca zaman içinde stresin kaynağında ve şeklinde değişiklik yaşanmış olsa da aslında stresin insanlar üzerinde yarattığı etki genel olarak aynıdır.
Stresin kaynağı nedir sorusunun cevabını merak ediyorsanız, stresin kaynağını fiziksel, ruhsal ve iş-meşguliyet şeklinde gruplandırmak mümkündür.
Stresin kaynağı stresin çeşitleri konusunda da bizi bilgilendirmektedir. Fiziksel stres, iş ve meşguliyetten kaynaklanan stres ve psikososyal stres şeklinde sınıflandırılabilen stres ve stres düzeyi kişiden kişiye farklılık gösteren bir olgudur.
Stres, insanlar üzerinde olumlu ve olumsuz yönleri olan bir duygu durumudur. Aşırı stres insanları karamsarlığa, tükenmişliğe, huzursuzluğa, sinirliliğe, kızgınlığa, keder ve eleme sürükler.
Yeterli düzeyde bir stresin varlığı ise bireyin motivasyonunun yükselmesine, gelişmesine ve ilerlemesine katkı sağlayabilir.
Fiziksel stres, sıcak ya da soğuk hava, gürültü, trafik, kalabalık vb. karşısında yaşanan zorlanma örnek olarak gösterilebilir.
İş ve meşguliyetten kaynaklanan strese, ağır iş koşulları, gece çalışmak, düşük ücret, aşırı sorumluluk vb. nedenlerden ötürü yaşanan zorlanma örnek olarak gösterilebilir.
Psikososyal stresi, günlük, gelişimsel ve büyük olaylar karşısında yaşanan stresler olarak sınıflandırmak mümkündür.
Günlük stresler günlük hayatın getirdiği gerilimden kaynaklanan stres durumudur. Ödevlerin yetişmemesi, ev işlerinde yaşanan aksama, çocuğun ağlaması ve uyumaması, sıra beklemek, zamanında yetişememek vb. durumlar karşısında hissedilen gerilim günlük strese örnektir.
Gelişimsel stres ise hayatın farklı aşamalarında görülen ve bazı değişiklikler yaşanmasını zorunlu kılan durumlarda yaşanan gerilimdir. Gelişimsel stres, okula başlama, yeni işe başlama, menopoz ve andropoz vb. özel durumlarda yaşanan stresi kapsar.
Hayatın getirdiği olaylar karşısında yaşanan ve yaşam krizlerine bağlı stres olarak adlandırılan strese, evlilik, boşanma, ölüm, hamilelik, loğusalık, hastalık, başka bir ülkeye gitmek, başarısızlık, işini kaybetme, savaş, kavga vb. örnek olarak gösterilebilir.
26 Ocak 2014 Pazar
25 Ocak 2014 Cumartesi
Stres Nedir? Stres Yönetimi Nasıl Olmalıdır?
Günaydın arkadaşlar;
Bugün sizlere stresten bahsetmek istiyorum. Son günlerde yaşamış olduğum yoğun stres nedeniyle geceleri uykusuzluk sorunu yaşamaya başladım.
Hayatımı bu derece altüst eden sorunumu çözüme ulaştırdığımda yaşamış olduğum stresin nedenini sizlerle paylaşmayı düşünüyorum zaten.
Neyse, biz konumuza dönelim. Bugünkü yazımda, stres ne demektir sorusuna kendimce cevap vermeye çalışacağım.
Stres hayatımızı zorlaştıran ve sıkıntı yaratan olaylara karşı göstermiş olduğumuz ruhsal ve fiziki tepkilere denir. Fizyolojik bir durum olan stres hayatın her alanında kendini göstermektedir.
Stres, insanların fiziki bazı değişiklikler yaşamasına neden olur. Stresle birlikte insanların solunum sayısı ve tükürük oranı artar, ter bezleri daha fazla çalışır, göz bebekleri büyür, kan basıncı yükselir, mide krampları artar ve mide asit oranı yükselir. Kaygı, elem, keder, sinirlilik ve üzüntü stresin duygusal etkilerindendir.
Stresin belirtileri ise şunlardır: Karar vermede güçlük, değersizlik ve terkedilmişlik duygusuna kapılmak, alkol kullanmak, sigara içmek, öfke kontrolü yapamamak, olmadık zamanlarda ortaya çıkan öfke ve kızgınlık duygusu ile baş edememek, duygusal tepkilerde tutarsızlık yaşamak vb. belirtiler, stres varlığından bahsetmemize neden olur.
Stresin kaynağı çevresel olabileceği gibi psikolojik de olabilir. Çevresel etkenler adından da anlaşılacağı gibi strese neden olan dış etkenlerdir. Psikolojik etkenler ise kişinin kendi ruhsal durumu ile ilgili olan ve strese neden olan iç etkenleri kapsamaktadır.
Yoğun stres hayatı çekilmez kılsa da stresin olumlu yönleri de bulunmaktadır. Koruyucu bir tepki olarak ortaya çıkan stres zor bir durumla karşı karşıya kalan kişinin zorluklarla mücadele edebilmesini sağlar.
Stresin olumsuz yönünü ise şöyle anlatabiliriz; aşırı stres, enerjinizin azalmasına, sinirli ve huzursuz olmanıza, çabuk yorulmanıza ve performansınızın düşmesine, stresten kaynaklanan davranışlarınızın aleyhinize dönüşmesine neden olur.
Bütün bu nedenlerden dolayı stresli kişilerin stresi kontrol altına alması yani stres yönetimi şarttır. Stres yönetimi davranışların dengelenmesinden oluşan bir süreci kapsar. Hayatınızın bir çok alanında etkili olan ve yaşam kalitenizi düşüren stresi yok etmek için;
Açık havada egzersiz yapın.
Kahve tüketimini azaltın.
Yeterli ve dengeli beslenmeye özen gösterin.
Hoşgörülü olmayı öğrenin.
Eğlenmekten vazgeçmeyin. Sosyal aktiviteler geliştirin.
Somurtmak yerine gülmeyi tercih edin. Esprili bir insan olmaya gayret edin.
Kendinize iltifat edin. Kendinizi iyi hissetmenizi sağlayacaktır.
Olayları olumlu yönden değerlendirmeye çalışın.
Herşeyi basit bir şekilde anlamaya çalışın, olayları karmaşıklaştırmaktan uzak durun.
Başkalarının ne düşündüğünü çok fazla önemsemeyin.
Düzenli uyku uyumaya özen gösterin.
Haset ve kin gibi olumsuz duygular sizi daha çok yıpratır. Bu tür olumsuz duygulardan kaçının.
Hayata her zaman umutla bakın. Kaygılanmanıza neden olan şeylerin % 40'ının asla gerçekleşmediğini unutmayın.
24 Ocak 2014 Cuma
Üniversiteye Giriş Sistemi Değişiyor mu?
Üniversiteye giriş sistemi değişiyor mu?
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı üniversiteye giriş sisteminde bazı değişiklikler yapılacağının sinyalini verdi.
Orta öğretim geçiş sınavında yapılan değişikliğin ardından yeni bir çalışma başlatıldığını açıklayan Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı üniversitelere geçişte sınav sisteminin değiştirilmesine sıcak baktıklarını ve bu konuyla ilgili çalışmalara başladıklarını belirtti.
Peki, MEB'nın üzerinde çalıştığı ve birkaç yıla kadar yürürlüğe girmesi planlanan yeni üniversiteye giriş sisteminin temel özellikleri neler?
Üzerinde çalışılan yeni üniversiteye giriş sistemi üniversitelerin belirli kategorilere ayrılmasını ve yerleşmenin de bu kategorilere uygun şekilde yapılmasını öngörüyor. Yeni sistemde üniversitelerin A, B, C gibi sınıflara ayrılması ve öğrencilerini ona göre seçmesi planlanıyor. Bu arada üniversiteler A, B, C gibi kategorilere ayrılırken gelişmişlik düzeylerine göre sınıflandırılacaklar.
Örneğin; Türkiye'nin en gelişmiş ve en iyi üniversiteleri olarak bilinen Boğaziçi, ODTÜ, İTÜ gibi üniversiteler A sınıfında yer alacak. Bu üniversitelere başvuru yapmak isteyen adayların lise not ortalaması belirli bir düzeyde olmak zorunda olacak.
A kategorisinde bulunan üniversitelere yerleşemeyen adaylar B kategorisine başvuruda bulunabilecekler. Üniversiteye giriş sınavında yapılması planlanan değişiklik taslağına göre C kategorisinde yer alan üniversiteler ise sınavsız olacak. Bu üniversitelere puanı yeten her öğrenci başvuruda bulunabilecek.
YÖK etkili bir kurum olarak varlığını devam ettirecek ve üniversitelerin kategorilere ayrılarak sınıflandırılmasında etkili ve yetkili merci olacak.
Üniversiteye girişte adayların lise döneminde elde ettikleri başarı önemli bir kriter olacak. Okul içi başarısına göre üniversiteye yerleşecek olan aday okul başarı seviyesine uygun bir üniversiteye yerleşecek.
Üniversiteler kendi öğrencilerini seçme konusunda serbest olacaklar.
Yapılacak merkezi sınavın sonucuna göre üniversite adayı kendi puanına karşılık gelen üniversiteye başvuruda bulunabilecek. Üniversiteler başvuru yapan adaylar arasında kendi kriterlerine uygun olanını seçecek.
Yeni sisteme göre eski sistemde olduğu gibi merkezi yerleştirme yapılmayacak, aday kendi puanına uygun üniversiteye başvuruda bulunacak ve üniversite seçim konusunda serbest olacak.
Yeni sistem üzerinde çalışmaların başladığını belirten Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı birkaç yıla kadar sistemin ana hatlarını belirleyeceklerini ve yeni sistemi hayata geçireceklerini belirtiyor.
Yaz boz tahtasına dönen eğitim sistemi bakalım bu düzenleme hayata geçtikten sonra yeniden değişecek mi?
Dünyanın hiçbir yerinde eğitim sistemi bu kadar yaz boz tahtasına dönüşen ve sil baştan yeniden düzenlenen başka bir ülke yoktur. Umarım, uygulamaya konulmak istenen yeni sistem tam olarak olgunlaştıktan sonra uygulamaya konur da, birkaç yıl sonra bu olmadı yeni bir sistem üzerinde çalışıyoruz onu deneyeceğiz denilerek yeni bir değişikliğe gidilmez. Kısacası, bu son olur inşallah...
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı üniversiteye giriş sisteminde bazı değişiklikler yapılacağının sinyalini verdi.
Orta öğretim geçiş sınavında yapılan değişikliğin ardından yeni bir çalışma başlatıldığını açıklayan Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı üniversitelere geçişte sınav sisteminin değiştirilmesine sıcak baktıklarını ve bu konuyla ilgili çalışmalara başladıklarını belirtti.
Peki, MEB'nın üzerinde çalıştığı ve birkaç yıla kadar yürürlüğe girmesi planlanan yeni üniversiteye giriş sisteminin temel özellikleri neler?
Üzerinde çalışılan yeni üniversiteye giriş sistemi üniversitelerin belirli kategorilere ayrılmasını ve yerleşmenin de bu kategorilere uygun şekilde yapılmasını öngörüyor. Yeni sistemde üniversitelerin A, B, C gibi sınıflara ayrılması ve öğrencilerini ona göre seçmesi planlanıyor. Bu arada üniversiteler A, B, C gibi kategorilere ayrılırken gelişmişlik düzeylerine göre sınıflandırılacaklar.
Örneğin; Türkiye'nin en gelişmiş ve en iyi üniversiteleri olarak bilinen Boğaziçi, ODTÜ, İTÜ gibi üniversiteler A sınıfında yer alacak. Bu üniversitelere başvuru yapmak isteyen adayların lise not ortalaması belirli bir düzeyde olmak zorunda olacak.
A kategorisinde bulunan üniversitelere yerleşemeyen adaylar B kategorisine başvuruda bulunabilecekler. Üniversiteye giriş sınavında yapılması planlanan değişiklik taslağına göre C kategorisinde yer alan üniversiteler ise sınavsız olacak. Bu üniversitelere puanı yeten her öğrenci başvuruda bulunabilecek.
YÖK etkili bir kurum olarak varlığını devam ettirecek ve üniversitelerin kategorilere ayrılarak sınıflandırılmasında etkili ve yetkili merci olacak.
Üniversiteye girişte adayların lise döneminde elde ettikleri başarı önemli bir kriter olacak. Okul içi başarısına göre üniversiteye yerleşecek olan aday okul başarı seviyesine uygun bir üniversiteye yerleşecek.
Üniversiteler kendi öğrencilerini seçme konusunda serbest olacaklar.
Yapılacak merkezi sınavın sonucuna göre üniversite adayı kendi puanına karşılık gelen üniversiteye başvuruda bulunabilecek. Üniversiteler başvuru yapan adaylar arasında kendi kriterlerine uygun olanını seçecek.
Yeni sisteme göre eski sistemde olduğu gibi merkezi yerleştirme yapılmayacak, aday kendi puanına uygun üniversiteye başvuruda bulunacak ve üniversite seçim konusunda serbest olacak.
Yeni sistem üzerinde çalışmaların başladığını belirten Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı birkaç yıla kadar sistemin ana hatlarını belirleyeceklerini ve yeni sistemi hayata geçireceklerini belirtiyor.
Yaz boz tahtasına dönen eğitim sistemi bakalım bu düzenleme hayata geçtikten sonra yeniden değişecek mi?
Dünyanın hiçbir yerinde eğitim sistemi bu kadar yaz boz tahtasına dönüşen ve sil baştan yeniden düzenlenen başka bir ülke yoktur. Umarım, uygulamaya konulmak istenen yeni sistem tam olarak olgunlaştıktan sonra uygulamaya konur da, birkaç yıl sonra bu olmadı yeni bir sistem üzerinde çalışıyoruz onu deneyeceğiz denilerek yeni bir değişikliğe gidilmez. Kısacası, bu son olur inşallah...
22 Ocak 2014 Çarşamba
Tehlike Çanları Çalıyor, Susuzluk ve Kuraklık Tehlikesi ile Karşı Karşıyayız
Ankara'da sabah saatlerinde hafif hafif yağan yağmuru görünce nihayet toprak ana su ile buluşacak, ekinler yeniden filizlenecek ve barajlar dolacak diye sevinecek oldum...
Heyhat! Boşuna bir sevinçmiş benimkisi... Yağmur şöyle bir kokusunu bıraktı ve toprak anayı öylece yüz üstü bırakıp çekip gitti...
Toprak ana, sevdiğinin ardından gözü yaşlı bakan sevgili gibi baka kaldı yağmurun arkasından...
Eyvah ki ne eyvah... Yağmur yağmıyor, kocaman bir kış mevsimi kar yağışı olmadan bitmek üzere...
Neredeyse ocak ayı bitmek üzere ve hava bir tuhaf...
Dün Kızılay'a gitmem gerekti... Sanki bahar ayı... Bütün Ankara Kızılay'a akın etmiş... Kaldırımların üzerinde yürünmüyor neredeyse o kadar yani...
Ancak kış mevsiminin bu kadar kurak geçmesi kurak bir yaz mevsiminin yaklaştığını işaret ediyor olabilir.
Kızılırmak'ın Sivas bölümünde önemli oranda kuruma söz konusu imiş. Akarsunun debisinde 7 kat düşüş yaşanıyormuş. Beklenen yağışlar gelmezse bu düşüş devam edebilirmiş.
Van Gölü 'de kuruma tehlikesi ile karşı karşıya kalan kaynaklarımızdan birisi. Önlem alınmazsa Türkiye'de daha pek çok kullanılabilir su kaynağı yok olup gidecek.
Bu kış Türkiye'nin tüm bölgelerinde beklenen yağış ne yazık ki gerçekleşmedi...
Birçok yerleşim bölgesinde çiftçiler yağmur ve kar duasına çıkıyor. Çiftçiler şimdiden zarar etmeye başladı. Buğday üreticisi bu mevsimde en az 5 santimetre olması gereken buğdayın ne yazık ki daha filizlenmediğini ve ekilen tohumun toprakta öldüğünü belirterek bu yıl üretimin düşük olacağının altını çiziyorlar.
Yeterli yağış olmazsa barajların doluluk oranı da düşük kalacak. Yaz ayları ile birlikte buharlaşma nedeniyle su kaybı daha da artacak. Barajlardaki su kaybını azaltmak için önlem alınması bir zorunluluktur.
Susuzluk ve kuraklık tehlikesi yok şeklinde açıklama yapılması, bence halkı aldatıcı bir yaklaşımdır. Kuraklıkla birlikte gelen tehlikenin boyutunu halka iyi anlatmak gerekmektedir. Yetkililer tarafından yapılan "susuzluk ve kuraklık sorunu yok" açıklaması halkın suyu gelişigüzel kullanmasına neden olmaktadır.
Susuzluk ve kuraklık tehlikesiyle karşı karşıya kaldığımız şu günlerde sorun yokmuş gibi davranmak çok da mantıklı bir davranış değildir. Onun yerine bir an önce önlem almak, halkı, suyu gelişigüzel kullanma yerine kontrollü kullanma konusunda uyarmak daha mantıklı bir davranış olacaktır.
Düşme
Düşersen bağımsızlığını ilan eder dostların
Görüş günlerin yasaklanır, gelenin gidenin olmaz
Bayram eder düşmanların
Düşme..
Düşünce bütün düşüncelerin değişir hayata dair...
Dostluk arkadaşlık aşk yeniden şekillenir beyninde, düşme...
Hayatın ve dostların vefasızlığını görünce
Yaralanır duyguların en derinden
Düşme...
Düştün mü ilk önce güvendiklerin vurur sırtından
Kimse bakmaz yüzüne işe yaramaz adam olursun
Bir bir uzaklaşır dostların senden
Tutacak dal bulamaz yorulursun düşme...
Düştün mü isyan edersin yaşadığın hayata
Göz yaşlarını dökersin her gece yastığa
Yılanın ne kadar masum, kurdun suçsuz
Çakalın çakal olmadığını anlarsın iki yüzlü insanları görünce
Düşme...
Düşme...
Düşünce sahili olmayan koca bir deniz olur dünya
Sığınacak bir liman bulamaz kaybolursun
İki yüzlü düzenbazlar hüküm sürerken
Sen kederinden kahrolursun
Düşme...
Düştün mü baş ucunda bir tek anan olur
Gerisi yalan olur
"İmdat" demeye engel olur gururun düşme
Kalıbı beş para etmez adamın söylediği sözler yaralanır olur
Düşme...
Düşersen maziye dalar gider gözlerin
Yazılmamış hikaye olursun
Düğümlenir boğazında kelimeler kederinden kahrolursun düşme...
Haddini de hesabını da bileceksin bugünlerde
Yoksa bi farkın kalmaz bu yollarda gelip gidenlerden
Seni üzenleri hayatından sileceksin gerekirse
Düşme...
En iyisi mi bir kurşun sık hayatın orta yerine
Barut izleri kalsın ellerinde
Ama sakın düşme...
İbrahim DİZLEK
Görüş günlerin yasaklanır, gelenin gidenin olmaz
Bayram eder düşmanların
Düşme..
Düşünce bütün düşüncelerin değişir hayata dair...
Dostluk arkadaşlık aşk yeniden şekillenir beyninde, düşme...
Hayatın ve dostların vefasızlığını görünce
Yaralanır duyguların en derinden
Düşme...
Düştün mü ilk önce güvendiklerin vurur sırtından
Kimse bakmaz yüzüne işe yaramaz adam olursun
Bir bir uzaklaşır dostların senden
Tutacak dal bulamaz yorulursun düşme...
Düştün mü isyan edersin yaşadığın hayata
Göz yaşlarını dökersin her gece yastığa
Yılanın ne kadar masum, kurdun suçsuz
Çakalın çakal olmadığını anlarsın iki yüzlü insanları görünce
Düşme...
Düşme...
Düşünce sahili olmayan koca bir deniz olur dünya
Sığınacak bir liman bulamaz kaybolursun
İki yüzlü düzenbazlar hüküm sürerken
Sen kederinden kahrolursun
Düşme...
Düştün mü baş ucunda bir tek anan olur
Gerisi yalan olur
"İmdat" demeye engel olur gururun düşme
Kalıbı beş para etmez adamın söylediği sözler yaralanır olur
Düşme...
Düşersen maziye dalar gider gözlerin
Yazılmamış hikaye olursun
Düğümlenir boğazında kelimeler kederinden kahrolursun düşme...
Haddini de hesabını da bileceksin bugünlerde
Yoksa bi farkın kalmaz bu yollarda gelip gidenlerden
Seni üzenleri hayatından sileceksin gerekirse
Düşme...
En iyisi mi bir kurşun sık hayatın orta yerine
Barut izleri kalsın ellerinde
Ama sakın düşme...
İbrahim DİZLEK
Septik Şok Nedir?
Ünlü sanatçı Nejat İşler, septik şok nedeniyle hastaneye kaldırılınca çok fazla bilmediğimiz bir terim olan septik şok terimi dilimize yerleşti.
Peki, septik şok nedir?
Septik şok bir enfeksiyona bağlı olarak gelişen ve bütün organları ilgilendiren, ölümle dahi sonuçlanabilen ağır bir tablodur.
Septik şoka hastalık üretme kapasitesine sahip olan organizmaların, organ ve dokularda iltihap üretmesi neden olur.
Septik şok damardaki kan akışını etkileyen ve hayati tehlikeye neden olan bir şok tablosudur.
Septik şokta hastaya yeterli sıvı verilidiği halde kan basıncı yükselmez ve kandaki iltihap oranı yüksektir.
Kandaki yüksek iltihap oranı hayati organları olumsuz etkileyerek bu organların çalışmasında bozukluk meydana getirir.
Bu nedenle septik şok terimi ile çoklu organ yetmezliği terimi her zaman bir arada kullanılırlar.
Septik şok ilk önce solunum ve boşaltım sisteminde bozulmaya neden olur, bu nedenle septik şoka giren hastalar solunum cihazına bağlanırlar.
Septik şok belirtileri nelerdir?
Septik şok tablosunda öne çıkan belirtiler; nabız yüksekliği, ateş, üşüme, vücut ağrısı, kusma, ciltte ortaya çıkan lekeler, baş dönmesi, mide bulantısıdır.
Kimler septik şok riski taşır?
Kanser hastaları, erken doğan bebekler, yaşlılar, AIDS hastaları, bağışıklık sistemi zayıf olanlar, siroz hastaları, kronik böbrek yetersizliği yaşayanlar, şeker hastası olanlar, KOAH hastaları normal insanlara göre daha fazla risk taşırlar.
Bu arada ünlü oyuncu Nejat İşler İstanbul'a sevk edilmiş. Nejat İşler'in tedaviye olumlu cevap vermesi ve klinik bulgularda meydana gelen iyileşme sonrasında doktorları İstanbul'a sevk edilmesine izin vermiş.
20 Ocak 2014 Pazartesi
Öksürükle Baş Edebilmek İçin En Etkili İlaç; Kara Turp ve Bal
Kış aylarının en önemli rahatsızlıklarından birisi de öksürüktür. Özellikle inatçı ve geçmeyen öksürük hayat kalitemizi düşürür ve bize zor zamanlar yaşatır.
Kış ayları ile birlikte pek çoğumuz öksürük nedeniyle sıkıntılı günler yaşamak zorunda kalıyoruz. Özellikle astım ve nefes darlığı gibi kronik hastalığı olanlarda öksürük önemli bir problem haline geliyor.
Peki, öksürükle mücadelede en etkili yöntem nedir?
İnatçı öksürükten ilaç kullanmadan kurtulmak mümkün. Hepinizin bildiği gibi doğa ananın insanlara verdiği en önemli hediyelerden birisi baldır. Balın sağlık açısından değeri ve önemi tartışılamaz. Balın öksürüğe iyi geldiğini bilmeyeniniz yoktur.
Peki bal ile kara turp kullanılarak hazırlanan karışımı hiç duydunuz mu? Evet, yanlış duymadınız. Kara turp ve bal kullanılarak hazırlanan karışım öksürük için en etkili ve en doğal ilaç.
Karışımı hazırlamak için kara turpun dış kabuğunu temizleyin ve bir güzel yıkayın. Kara turpun kabuğunu soymadan içini oyun. Dış kabuk kalacak dikkat edin. Turpun beyaz kısmını da tamamen yok edecek şekilde oymayın. Beyaz kısım tamamen oyulmayacak yani.
Turpun içindeki oyuk kısma kaliteli baldan birkaç yemek kaşığı doldurun. Balı koyduktan sonra turpun kestiğiniz kısmını kapak olarak kapatın ve bu şekilde 24 saat soğuk bir yerde bekletin. İşte, mucize kara turp ve bal karışımınız hazır.
Bu karışımdan günde birkaç şeker kaşığı tüketmeniz öksürükten kurtulmanız için yeterli.
Geçmiş olsun...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)