Ötekileştirmek, bir insanı, bir topluluğu, bir halkı, bir grubu vb. düşüncesi, dili, dini, ırkı, mezhebi nedeniyle yok saymak, görmezden gelmek, değersizleştirmek, kabul etmemek, düşman görmek olarak tanımlanabilir.
Dünya üzerinde, her renk, her ırk, her din, her mezhep ve her düşünce var olmayı hak etmektedir. Hiç bir din, ırk, mezhep ya da düşünceyi yok saymak ve öteki olarak görmek ya da göstermeye çalışmak doğru değildir.
Ötekileştirme haksız bir uygulamadır ve ötekileştirmeye çalıştığınız insanlar ve toplumlar üzerinde yaralayıcı bir etkisi vardır. Farkına varın ya da varmayın, ötekileştirmeye çalıştığınız insanların canını fazlasıyla yakarsınız.
9 Mart 2014 Pazar
7 Mart 2014 Cuma
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününüz Kutlu Olsun
KADINLARIMIZ
Toprak öyle bitip tükenmez, dağlar öyle uzakta
Sanki gidenler hiçbir zaman
hiçbir menzile erişemeyecekti.
Kağnılar yürüyordu yekpare meşaleden tekerleriyle
Ve onlar
ayın altında dönen iki tekerlekti.
Ayın altında öküzler
başka ve çok küçük bir dünyadan gelmişler gibi
ufacık kısacıktılar
ve pırıltılar vardı hasta kırık boynuzlarında
ve ayakları altında akan
toprak, toprak ve topraktı.
Gece aydınlık ve sıcak
ve kağnılarda tahta yataklarında
Koyu mavi humbaralar çırılçıplaktı.
Ve kadınlar
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve kara sabana koşulan ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar
bizim kadınlarımız
şimdi ayın altında
kağnıların ve hartuçların peşinde
harman yerine kehriban rengi sap çeker gibi
aynı yürek ferahlığı
aynı yorgun alışkanlık içindeydiler.
Ve onbeşlik şaraplenin çeliğinde
ince boyunlu çocuklar uyuyordu.
Ve ayın altında kağnılar yürüyordu
Akşehir üzerinden Afyon'a doğru.
Nazım Hikmet RAN
Ülkemizde ve dünyada yaşayan tüm kadınların 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nü kutluyorum. Ezilen, dayak yiyen, eşi ya da bir yakını tarafından dövülen, eşi ya da bir yakını tarafından öldürülen, hor görülen, ikinci sınıf vatandaş muamelesi gören, cinsel istismara uğruyan, anamız, kız kardeşimiz, eşimiz, kızımız olan, olmayınca bir yanımız eksik kalan tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü sözde değil özde kutluyorum.
Sevgilerimle...
görsel alıntıdır
6 Mart 2014 Perşembe
Şiddetli Baş Ağrısı Nasıl Geçer
Başım ağrıyor. Ağrımak falan değil resmen zonkluyor.
Şakaklarımdan başlayan ağrı tüm beynimi kaplıyor.
Ağrı kesici içtim, bana mısın demedi... Beynim çıkacak sanki, başımı eğdiğimde ağrının şiddeti daha da dayanılmaz hale geliyor. Ben de açtım blog sayfamı ve başladım baş ağrısına neden olan etkenleri araştırmaya ve bunları sizlerle paylaşmaya...
Peki, bize hayatı zindan eden baş ağrısı neden meydana gelir? Baş ağrısının nedenleri nelerdir?
Baş ağrısı nörolojik bir rahatsızlık nedeniyle ortaya çıkabileceği gibi, stres, sinir, üzüntü gibi psikolojik nedenlerle de ortaya çıkabilir. Baş ağrısı deyince aklımıza en çok migren gelir. Ancak her baş ağrısı migren değildir. Bunun ayrımını ancak uzmanlar yapabilir.
Baş ağrısı ile psikolojik rahatsızlıklar bir arada görülebilir. Bir olay karşısında aşırı üzülen ve strese giren pek çok kişinin "başım ağrıyor" dediğini duymuşuzdur. Psikolojik etkenler baş ağrısını artırabilir ya da süresini uzatabilir. Baş ağrısına psikolojik rahatsızlık hikayesi eşlik ediyorsa baş ağrısı psikolojik baş ağrısı olarak adlandırılır.
Gerilim tipi baş ağrısı ise tam da benim durumumu anlatıyor. Kaygı, yorgunluk ve endişe gibi sebeplerle ortaya çıkan bu baş ağrısı, en sık rastlanan baş ağrısı türüymüş. Özellikle kadınlarda daha sık rastlanan gerilim türü baş ağrısı migren kadar şiddetli olmamakla birlikte daha uzun süre devam edermiş. Bir kaç gündür baş ağrısı çekiyorum ve ağrı kesici içmeme rağmen baş ağrım azalmıyor.
Gerilim tipi baş ağrısının en önemli özelliği başın her iki yanında ve alında sanki çemberle sıkıştırılıyormuş gibi ağrı oluşmasışmış. Bu ağrı hemen geçebileceği gibi bir hafta bile sürebilirmiş.
Peki, baş ağrısını geçirmek için ne yapmak gerekir?
Ilık bir banyo yapabilirsiniz.
Ağrı kesici alabilirsiniz. Ağrı kesiciyi almak için baş ağrısının çok şiddetlenmesini beklemeyin, aksi takdirde ağrı kesici etki etmeyebilir.
Şayet baş ağrınız migrenden kaynaklı ise düzenli olarak sağlık kontrolünüzü yaptırmalısınız. Ağrının şiddeti çok fazla ise, en yakın hastanenin acil servisine başvurabilirsiniz.
Migren tipi baş ağrısında hareket etmek baş ağrısını daha da artırabilir, o nedenle dinlenmeyi tercih edin ve mümkünse hiç hareket etmeden yatın.
Migren tipi baş ağrısı ve sinirsel baş ağrılarında tülbentle başı sıkmak faydalı olabilir.
Sinirsel ve gerilim tipi baş ağrılarında başa ve boyun bölgesine masaj yapılması ağrının azalmasında etkili olabilir.
Ben de sıcak bir çay içip, erkenden uyumak istiyorum, bugün baş ağrısı beni fazlasıyla yordu, kendimi iyi hissetmiyorum.
Hayatımın en yoğun(!) günlerini yaşadığım şu günlerde stres ve kaygıdan kaynaklanan gerilim tipi baş ağrısı çektiğimi düşünüyorum. O nedenle kaygılarım sona erdiğinde baş ağrılarımın da sona ereceğini umut ediyorum. Umarım öyle olur, yoksa bu baş ağrısı çekilecek gibi değil...
Sevgiyle kalın...
Şakaklarımdan başlayan ağrı tüm beynimi kaplıyor.
Ağrı kesici içtim, bana mısın demedi... Beynim çıkacak sanki, başımı eğdiğimde ağrının şiddeti daha da dayanılmaz hale geliyor. Ben de açtım blog sayfamı ve başladım baş ağrısına neden olan etkenleri araştırmaya ve bunları sizlerle paylaşmaya...
Peki, bize hayatı zindan eden baş ağrısı neden meydana gelir? Baş ağrısının nedenleri nelerdir?
Baş ağrısı nörolojik bir rahatsızlık nedeniyle ortaya çıkabileceği gibi, stres, sinir, üzüntü gibi psikolojik nedenlerle de ortaya çıkabilir. Baş ağrısı deyince aklımıza en çok migren gelir. Ancak her baş ağrısı migren değildir. Bunun ayrımını ancak uzmanlar yapabilir.
Baş ağrısı ile psikolojik rahatsızlıklar bir arada görülebilir. Bir olay karşısında aşırı üzülen ve strese giren pek çok kişinin "başım ağrıyor" dediğini duymuşuzdur. Psikolojik etkenler baş ağrısını artırabilir ya da süresini uzatabilir. Baş ağrısına psikolojik rahatsızlık hikayesi eşlik ediyorsa baş ağrısı psikolojik baş ağrısı olarak adlandırılır.
Gerilim tipi baş ağrısı ise tam da benim durumumu anlatıyor. Kaygı, yorgunluk ve endişe gibi sebeplerle ortaya çıkan bu baş ağrısı, en sık rastlanan baş ağrısı türüymüş. Özellikle kadınlarda daha sık rastlanan gerilim türü baş ağrısı migren kadar şiddetli olmamakla birlikte daha uzun süre devam edermiş. Bir kaç gündür baş ağrısı çekiyorum ve ağrı kesici içmeme rağmen baş ağrım azalmıyor.
Gerilim tipi baş ağrısının en önemli özelliği başın her iki yanında ve alında sanki çemberle sıkıştırılıyormuş gibi ağrı oluşmasışmış. Bu ağrı hemen geçebileceği gibi bir hafta bile sürebilirmiş.
Peki, baş ağrısını geçirmek için ne yapmak gerekir?
Ilık bir banyo yapabilirsiniz.
Ağrı kesici alabilirsiniz. Ağrı kesiciyi almak için baş ağrısının çok şiddetlenmesini beklemeyin, aksi takdirde ağrı kesici etki etmeyebilir.
Şayet baş ağrınız migrenden kaynaklı ise düzenli olarak sağlık kontrolünüzü yaptırmalısınız. Ağrının şiddeti çok fazla ise, en yakın hastanenin acil servisine başvurabilirsiniz.
Migren tipi baş ağrısında hareket etmek baş ağrısını daha da artırabilir, o nedenle dinlenmeyi tercih edin ve mümkünse hiç hareket etmeden yatın.
Migren tipi baş ağrısı ve sinirsel baş ağrılarında tülbentle başı sıkmak faydalı olabilir.
Sinirsel ve gerilim tipi baş ağrılarında başa ve boyun bölgesine masaj yapılması ağrının azalmasında etkili olabilir.
Ben de sıcak bir çay içip, erkenden uyumak istiyorum, bugün baş ağrısı beni fazlasıyla yordu, kendimi iyi hissetmiyorum.
Hayatımın en yoğun(!) günlerini yaşadığım şu günlerde stres ve kaygıdan kaynaklanan gerilim tipi baş ağrısı çektiğimi düşünüyorum. O nedenle kaygılarım sona erdiğinde baş ağrılarımın da sona ereceğini umut ediyorum. Umarım öyle olur, yoksa bu baş ağrısı çekilecek gibi değil...
Sevgiyle kalın...
4 Mart 2014 Salı
Sil Baştan Başlamak Lazım Bazen
Merhaba sevgili misafirlerim;
Bazen siz de her şeyin sil baştan başlamasını istiyor musunuz, benim gibi...
Zamanı geri alabilmeyi, hayata sıfırdan başlayabilmeyi...
Siz de hayatınızın bazı dönemlerinde, avazınız çıktığı kadar bağırma ihtiyacı duyuyor musunuz?
Böğüre böğüre ağlamak ve bütün yaşananların üzerine bir sünger çekmek istiyor musunuz?
Olanları, olacakları ya da olmak üzere olanları yok sayarak, hayatınıza sil baştan başlamak istiyor musunuz?
Keşke her şeyin üzerine bir çizik atarak sil baştan başlamak mümkün olsa.
İşinizde patronunuzla, evinizde eşinizle, oturduğunuz binada komşunuzla, okulda arkadaşınızla yaşamış olduğunuz sorunlar birden bire yok olsa, siz de rahat bir nefes alsanız iyi olmaz mıydı?
Örneğin; borcunuz sıfırlansa, eşyalarınız yenilense, çocuklarınız iyi bir meslek sahibi olsa, kimse hasta olmasa, kardeşleriniz sorun çıkarmasa, ağlayan bebeğiniz mışıl mışıl uyusa, yemeğiniz yanmasa, harçlığınız yeterli olsa, elektrik-su-doğalgaz bedava olsa, istediğiniz her yere gidebilseniz, eviniz hep temiz kalsa, kazandığınız para iyi şartlarda yaşamanız için yeterli olsa, sorun çıkaran komşunuz taşınsa hayat sizin için ne kadar güzel olurdu, öyle değil mi?
Ne yazık ki, hayatımızın güzel yanlarının olması ne kadar doğalsa kötü yanlarının olması da o kadar doğal. Hayatımızın iyi ve kötü yönleri her zaman olacak. Kimimizin hayatında kötü dönem daha çokken kimimizin hayatında iyi dönem daha fazla olabilir.
Çoğumuz, kendimizi kötü hissettiğimiz zaman, dünyanın en dertli insanı olarak kendimizi görürüz. Kendi derdimizi en çekilmez dert sanarak kendimizi üzeriz. Unutmayalım ki, kötü ile iyi, güzel ile çirkin, yalan ile doğru hep bir arada olacaktır. İyi ile kötü bir arada olduğu müddetçe, biz de iyinin, güzelin ve doğrunun değerini bileceğiz.
Her ne kadar hayata sil baştan başlayamasak da, hayatta karşımıza çıkan hatalardan, yanlışlardan, yalanlardan, kötülüklerden, çirkinliklerden ders almaya, yaşadıklarımızdan paye çıkarmaya devam edeceğiz.
Sevgiyle kalın...
Bazen siz de her şeyin sil baştan başlamasını istiyor musunuz, benim gibi...
Zamanı geri alabilmeyi, hayata sıfırdan başlayabilmeyi...
Siz de hayatınızın bazı dönemlerinde, avazınız çıktığı kadar bağırma ihtiyacı duyuyor musunuz?
Böğüre böğüre ağlamak ve bütün yaşananların üzerine bir sünger çekmek istiyor musunuz?
Olanları, olacakları ya da olmak üzere olanları yok sayarak, hayatınıza sil baştan başlamak istiyor musunuz?
Keşke her şeyin üzerine bir çizik atarak sil baştan başlamak mümkün olsa.
İşinizde patronunuzla, evinizde eşinizle, oturduğunuz binada komşunuzla, okulda arkadaşınızla yaşamış olduğunuz sorunlar birden bire yok olsa, siz de rahat bir nefes alsanız iyi olmaz mıydı?
Örneğin; borcunuz sıfırlansa, eşyalarınız yenilense, çocuklarınız iyi bir meslek sahibi olsa, kimse hasta olmasa, kardeşleriniz sorun çıkarmasa, ağlayan bebeğiniz mışıl mışıl uyusa, yemeğiniz yanmasa, harçlığınız yeterli olsa, elektrik-su-doğalgaz bedava olsa, istediğiniz her yere gidebilseniz, eviniz hep temiz kalsa, kazandığınız para iyi şartlarda yaşamanız için yeterli olsa, sorun çıkaran komşunuz taşınsa hayat sizin için ne kadar güzel olurdu, öyle değil mi?
Ne yazık ki, hayatımızın güzel yanlarının olması ne kadar doğalsa kötü yanlarının olması da o kadar doğal. Hayatımızın iyi ve kötü yönleri her zaman olacak. Kimimizin hayatında kötü dönem daha çokken kimimizin hayatında iyi dönem daha fazla olabilir.
Çoğumuz, kendimizi kötü hissettiğimiz zaman, dünyanın en dertli insanı olarak kendimizi görürüz. Kendi derdimizi en çekilmez dert sanarak kendimizi üzeriz. Unutmayalım ki, kötü ile iyi, güzel ile çirkin, yalan ile doğru hep bir arada olacaktır. İyi ile kötü bir arada olduğu müddetçe, biz de iyinin, güzelin ve doğrunun değerini bileceğiz.
Her ne kadar hayata sil baştan başlayamasak da, hayatta karşımıza çıkan hatalardan, yanlışlardan, yalanlardan, kötülüklerden, çirkinliklerden ders almaya, yaşadıklarımızdan paye çıkarmaya devam edeceğiz.
Sevgiyle kalın...
1 Mart 2014 Cumartesi
Karşınızdakinin Yalan Söylediğini Nasıl Anlarsınız
Merhaba blog sayfamın değerli misafirleri... Hepinizi saygıyla selamlıyorum ve hepinize yalandan uzak mutlu ve güzel günler temenni ediyorum.
Belki, birçoğunuz yoğun bir haftanın yorgunluğunu atmak için evinizde uzanmış televizyon seyrediyorsunuz ya da biraz temiz hava almak için dışarı çıkacak olabilirsiniz.
Malum ülke gündemi inişli-çıkışlı, montajlı-dublajlı, yalanlı-dolanlı bir grafik gösteriyor. Ben de bugünkü yazımda, bu kadar yalan dolu bir gündeme inat, karşınızdakinin yalan söylediğini nasıl anlarsınız, bununla ilgili bilgi vermek istedim.
Bir nevi, yalancının mumu yatsıya kadar yanar atasözünü hatırlatarak yalancı kişilerin özelliklerini anlatmak istedim. Bilmiyorum, böyle bir konuyu seçerek doğru mu yaptım. Karar sizin artık. Hadi bakalım başlayalım.
Yalan Söyleyen Kişinin Vücut Dili
Karşınızdaki kişi konuşurken bağırıyorsa, sesi hep yüksek perdeden çıkıyorsa ya da sesi normalin çok altında çıkıyorsa yalan söylediğinden şüphelenebilirsiniz.
Belki, birçoğunuz yoğun bir haftanın yorgunluğunu atmak için evinizde uzanmış televizyon seyrediyorsunuz ya da biraz temiz hava almak için dışarı çıkacak olabilirsiniz.
Malum ülke gündemi inişli-çıkışlı, montajlı-dublajlı, yalanlı-dolanlı bir grafik gösteriyor. Ben de bugünkü yazımda, bu kadar yalan dolu bir gündeme inat, karşınızdakinin yalan söylediğini nasıl anlarsınız, bununla ilgili bilgi vermek istedim.
Bir nevi, yalancının mumu yatsıya kadar yanar atasözünü hatırlatarak yalancı kişilerin özelliklerini anlatmak istedim. Bilmiyorum, böyle bir konuyu seçerek doğru mu yaptım. Karar sizin artık. Hadi bakalım başlayalım.
Yalan Söyleyen Kişinin Vücut Dili
Karşınızdaki kişi konuşurken bağırıyorsa, sesi hep yüksek perdeden çıkıyorsa ya da sesi normalin çok altında çıkıyorsa yalan söylediğinden şüphelenebilirsiniz.
26 Şubat 2014 Çarşamba
Öfke nedir? Öfke Kontrolü Nasıl Sağlanır
Öfke nedir? Öfke, tüm canlıların hissetmiş olduğu, normal ve sağlıklı bir duygudur. Ancak öfkenin ortaya çıkması ne kadar kolaysa kontrol edilmesi de o derece güçtür. Birçok insan öfkesini kontrol edemediği için sorun yaşamaktadır.
Bu nedenle, öfkemizi ve kendimizi kontrol etmeyi öğrenmemiz gerekiyor. Aksi takdirde öfkemize yenik düştüğümüz için haklı olduğumuz bir konuda dahi haksız konuma düşebiliriz.
Öfke, olaylar karşısında göstermiş olduğumuz tepkisel bir duygudur. Nasıl ki mutlu olduğumuz zaman mutluluğu kabul edilip mutluyum diye ifade edilebiliyorsak, öfkeli olduğumuz anda da öfkemizi kabul etmemiz gerekir. Yani öfke de tüm duygularımız gibi kabul edilmesi gereken bir duygu durumudur. Önemli olan öfke kontrolü konusunda bilgilenerek, öfkemizi kontrol etmeyi öğrenmemizdir.
Bu nedenle, öfkemizi ve kendimizi kontrol etmeyi öğrenmemiz gerekiyor. Aksi takdirde öfkemize yenik düştüğümüz için haklı olduğumuz bir konuda dahi haksız konuma düşebiliriz.
Öfke, olaylar karşısında göstermiş olduğumuz tepkisel bir duygudur. Nasıl ki mutlu olduğumuz zaman mutluluğu kabul edilip mutluyum diye ifade edilebiliyorsak, öfkeli olduğumuz anda da öfkemizi kabul etmemiz gerekir. Yani öfke de tüm duygularımız gibi kabul edilmesi gereken bir duygu durumudur. Önemli olan öfke kontrolü konusunda bilgilenerek, öfkemizi kontrol etmeyi öğrenmemizdir.
24 Şubat 2014 Pazartesi
Dedikodu Yapmak Günah mıdır Değil midir
Merhaba blog sayfamın değerli ziyaretçileri. Akşamın bu saatinde sizlerle dedikodu yapmak hakkında düşüncelerimi paylaşmak istedim. Bu yazıyı yazmama aynı binada oturan iki komşunun arasında geçen nahoş olay neden oldu.
Olayı kısaca sizlerle paylaşmak isterim.
Aynı binada oturan komşulardan birisi eşiyle kavga ediyor. Bu olaya tanık olan diğeri ise olayı üçüncü şahıslarla paylaşarak, komşusunun özel hayatını deşifre ediyor. Ne kadar düzeysiz ve ne kadar bencilce bir davranış. Özellikle eşler arasında yaşanan olayların üçüncü şahıslar tarafından dedikodu malzemesi olarak kullanılması oldum olası beni çok sinirlendirmiştir. Kimse kavga etmek istemez, kavga etmek istemediği gibi başkalarının bu kavgayı bilmesini ya da dinlemesini hiç istemez.
Olayı kısaca sizlerle paylaşmak isterim.
Aynı binada oturan komşulardan birisi eşiyle kavga ediyor. Bu olaya tanık olan diğeri ise olayı üçüncü şahıslarla paylaşarak, komşusunun özel hayatını deşifre ediyor. Ne kadar düzeysiz ve ne kadar bencilce bir davranış. Özellikle eşler arasında yaşanan olayların üçüncü şahıslar tarafından dedikodu malzemesi olarak kullanılması oldum olası beni çok sinirlendirmiştir. Kimse kavga etmek istemez, kavga etmek istemediği gibi başkalarının bu kavgayı bilmesini ya da dinlemesini hiç istemez.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)