6 Nisan 2014 Pazar

Yaz Aylarının Korkulu Rüyası; Ter Kokusu

Merhaba efendim...

Birkaç gündür yoğun işlerim nedeniyle giremediğim blog sayfamda bugün sizlerle ter kokusu hakkında sohbet etmek istiyorum. 

Bu da nereden çıktı şimdi, ülkenin gündemi almış başını gidiyor, yerel seçimler yapıldı, önümüzde cumhurbaşkanlığı seçimi hatta genel seçimler var, sen ter kokusundan bahsediyorsun diyenleriniz olabilir...

Ee... Ne yapalım yani, ülkenin gündemini biz belirleyemediğimize göre, kendi küçük dünyamıza döndük,  bizim için önemli olan şeyler hakkında yazmaya başladık gari...

3 Nisan 2014 Perşembe

Liderin Önemi

Lider ne demektir? Lider demek en basit anlatımla önder, şef, yönetici, yönetim gücü olan kimse demektir. 

Belirli bir donanıma sahip olması beklenen lider, kitle hareketinin önemli bir parçasıdır ve kitlelere yön verme konusunda önemli bir role sahiptir. 

Liderlik vasfına sahip olan kimsenin, kolay karar verebilme, kitleleri yönetebilme ve kendi alanını belirleyerek mücadeleyi kendi alanında sürdürebilme özelliğine sahip olması beklenir.

İyi bir lider, tek tek her bireyi etkileyebilmeli ve ortak hedefe ulaşma amacıyla kitlelerin birlikte hareket etmesini sağlayabilmelidir. 

31 Mart 2014 Pazartesi

Olmayınca Olmuyor İşte

Merhaba sevgili takipçilerim...  

Hayatımızda bazı dönemler vardır bir türlü istediğimiz şeyler olmaz... Kendimizi ne kötü hissederiz öyle zamanlarda...

Her şeyin  farklı olacağını düşünerek iyi niyet gösterir, umut ederiz, hayatımızda bir şeylerin değişmesi için dua ederiz...

Öyle çok umut ederiz ki, olmasını istediğimiz şey, ne yaparsak yapalım olmayınca çok üzülür hatta ağlarız...

Sevgili Admin Panpa olmuyor diyerek ne güzel anlatmış, umut ettiklerimiz olmayınca yaşadığımız hayal kırıklığını...

28 Mart 2014 Cuma

Bitsin Artık Bu Çile

Günlerdir ülkenin dört bir yanında 30 Mart günü yapılacak olan yerel seçimler nedeniyle (bir de şu yolsuzluk ve kasetler) bir gerginlik ortamı var ki sormayın gitsin..

Kavga etmeye hazır yüzlerce insan, birbirine diş bileyen kitleler ve zaman zaman ortaya çıkan satırlı bıçaklı kavgalar...
 görsel alıntıdır
Ankara'da dün akşam saatlerinde iki farklı grup arasında çıkan kavgada satırlar ve bıçaklar kullanılmış... İki vatandaşımızın yaralandığını duydum...

Siyasi partilerin belediye başkan adayları karşılıklı suçlamalara girerek ortalığı daha da gerginleştirmekteler...

Halk büyük bir sinir harbi yaşıyor, herkes patlamaya hazır bir bomba gibi...

Siyasilerin söylemleri ise yenilir yutulur cinsten değil... Karşılıklı hakaretler havada uçuşuyor ve ne yazık ki siyasi üslup son günlerde iyice ayak altına düşüyor...

Argonun bu kadar aleni kullanılması ebeveyn olarak bizleri çok endişelendiriyor... Televizyonu seyreden çocuklar artık argonun milli dilimiz olduğunu sanmaya başladı...

Artık ayıp, tartışma üslubu diye bir şey kalmadı... Tartışma programlarında daha dün gazeteci olmuş yeni yetme gazeteciler yılların duayen gazetecilerine kafa tutmaya, hatta daha ileri giderek "vatan hainleri" diye çemkirmeye başladı...

İçim ürpermeye ve korkmaya başladım. Ülke sırları deşifre olmaya başladı. Ülkemizde yaşanan twitter ve youtube yasağı yüzünden, dış basında yasakçı bir ülke olarak anılmaya başlandık. Ciddi bir devlet sorunu olduğuna inanmaya başladım. 

Bu yaşıma kadar böyle gergin bir seçim dönemi yaşamadım. Birçoğunuzun da benim gibi düşündüğünü tahmin ediyorum. Ve artık avazım çıktığı kadar bağırıyorum... 

Yeter! Bitsin artık bu çile!!!!!!


görsel alıntıdır

İşte Yine ve Yeniden Mim Zamanı; En Sevdiğim Bloglar Mim'i

Merhaba arkadaşlar; 

Bugün farklı bir konuda yazmayı düşünürken çok sevdiğim ve severek okuduğum, hatta arkadaş listeme eklediğim sevgili Bir Delinin Pembe Defteri yani benim güzel Pembiş'im tarafından yine ve yeniden mim'lendiğimi öğrendim. 

Sevgili arkadaşım tarafından en sevdiği bloglar arasında gösterilmek beni çok duygulandırdı. Mim yazısında blog sayfamla ilgili "bilginin usta kalemi, bilmeyene haddini bildiren tatlı mı tatlı sevgili Bilgicellim" diye bahsederek beni öyle onore etti ki, kendisini yürekten öpüyorum. 

İnanılmaz bir motivasyonla bu yazıyı kaleme aldım. Mim yazımızın konusu en sevdiğim bloglar. Yani severek okuduğum bloglardan bir kaçını mim'leyeceğim. Biraz düşünüyüm bakayım, kimleri mim'leyebilirim?

İşte en sevdiğim bloglar ve mim listem: 

Sevgili hayata dair seni yine mim'liyorum. Güzel yazıların, içten gelen tebessümün ve hakikatinle seni kendime o kadar yakın hissediyorum ki, sanki yıllardır benimlesin ve seni uzun zamandır tanıyor gibiyim. Sevgiyle öpüyorum...

Sevgili Admin Panpa senin blog sayfanı da geç farkettiğim için kendime biraz kızıyorum ne yalan söyleyeyim. Ağlanacak hallerimizi nasıl da eğlenceli ve kendine has bir komediyle anlatıyorsun öyle... Bazen hayattan bıkmış ve bitap bir halde iken yüzümü öyle güldürüyorsun ki, bunun için kocaman bir teşekkürü hak ediyorsun...

Sevgili Havadan Sudan seni de mim'liyorum.  Yazılarınızı, analizlerinizi,  ağır ve vakur duruşunuzu o kadar beğeniyorum ki mim'lemezsem ayıp etmiş olurdum. Sevgiyle kalın...

Sevgili Bahçe Perim blogger olarak ilk yorumumu yanlış hatırlamıyorsam sizin bir yazınıza yapmıştım. o günden sonra her fırsatta paylaşımlarınızı okumaya ve takip etmeye çalıştım. Keyifli, eğlenceli ve bilgilendirici yazılarını takip etmekten çok hoşlanıyorum ve seni bu yüzden mim'liyorum. 

Sevgili Mevsil365 "galiba delirmemek için yazıyorum" diyerek yazı aşkını ne güzel anlatıyorsun, seni de severek mim'liyorum.. Sevgiyle kal...

Ve son olarak sıradan bir anne seni de büyük bir keyifle mim'liyorum. Eğlenceli, içinden geldiği gibi, komik ve esprili bir dille kaleme aldığın yazılarına bayılıyorum. Mim yazıma cevap verirsen sevinirim... 

Arkadaşlar, severek takip ettiğim o kadar çok blog var ki, ayıp olmasın diye onları mim'leme işini size bırakıyorum. Devam edecek olursam bunun sonu gelmeyecek gibi görünüyor... Mim pasımı sizlere atıyor ve cevap yazılarınızı bekliyorum. Beni mim'leyen Pembişim'i  de tekrar öpüyorum...

Hoşçakalın...


görsel alıntıdır

25 Mart 2014 Salı

Ne Olur Kimse Ölmesin

Dün "Suriye askeri uçağı sınır ihlali yaptığı için Türkiye tarafından düşürüldü" haberini hepiniz gibi ben de korku içinde izledim. 

İnanın haberi duyduğumda tüylerim diken diken oldu. Acaba dedim,  olur mu dedim, sonra hayır, yok yok olmaz dedim.

Gezi süreci, müzakere süreci, yolsuzluk, kaset, şantaj, montaj, yerel mi genel mi yoksa hiçbiri mi olan bir seçim süreci geçiren ve bu nedenle zaten gergin bir gündemi olan ülkemin savaşa falan girmesini asla arzu etmiyorum. Hatta böyle bir olasılığın konuşulmasına, dile getirilmesine, çok doğal bir şeymiş gibi televizyonlarda haber konusu yapılmasına bile tahammülüm yok. 

görsel alıntıdır
Ülkemin sebepsiz ve gereksiz bir savaşa girmesini asla istemiyorum. Canım ülkemi savaşın değil barışın temsilcisi olarak görmek istiyorum. 

Yüzyıllardır savaşan bir toplum olarak anıldık, artık savaşa hayır diyen ve barış içinde yaşayan bir toplum olarak anılmak istiyorum. 

İnanın arkadaşlar dünden beri kendimi çok kötü hissediyorum. Savaşın kan, gözyaşı, ölüm ve masum çocukların katliamı olduğunu biliyorum ve bu nedenle savaşa şiddetle hayır diyorum...

Bu konuda herkesin gereken sağduyuyu  göstermesini bekliyorum. Savaşa kabadayılık olsun diye girmek belki bir nebze olsun kendinizi güçlü hissetmenize neden olabilir ancak şunu unutmamak gerekir ki: 

Savaş demek yüzlerce insanın katli demektir. 

Savaş demek yıkım demektir.

Savaş demek doğa katliamı demektir. 

Savaş demek çocuk katliamı demektir. 

Savaş demek sadece ve sadece ÖLÜM demektir. 

Barış içinde ve sevgiyle kalın...

görsel alıntıdır

21 Mart 2014 Cuma

Bugün İyi Hissetmiyorum

Bugün kendimi kötü hissediyorum. İçi boşalmış bir çuval gibiyim. 

Dün akşam istemediğim halde eşimle bir tartışma yaşamak zorunda kaldım. 

Eşimin dün akşam bana yapmış olduğu haksızlık nedeniyle bugün iyi hissetmiyorum hatta kendimi çok mutsuz hissediyorum. 

Tüm çiftler gibi zaman zaman bizim de sorunlarımız olabiliyor. Sorunları tartışmak yerine konuşarak halletmekten yana olan bir insanım.

Ancak bazı ilişkilerde bir taraf daha baskın olduğu için diğer taraf daha fazla idare etmek zorunda kalabiliyor. Buna daha fedakar ya da daha ezilen taraf da diyebilirsiniz.

İkili ilişkilerde daha fazla fedakarlık yapan, alttan alan, idare eden taraf her zaman daha çok yıpranıyor. Bizim ilişkimizde de her zaman verici ve fedakar olan taraf ben oldum. 

Yaşamış olduğum tecrübeye dayanarak, ilişkinizde fazla fedakar olup kişiliğinizden, amacınızdan, hayatınızdan bir şeylerin kaybolup gitmesine izin vermeyin derim. İtiraf ediyorum, ben hayatımın kendi dışımda şekillenmesine izin verdim, her zaman kendi isteklerimi ikinci plana attım ve bu şekilde yaşamayı öğrenmek zorunda kaldım. 

Özellikle evlilik arefesinde olan, nişanlanmak üzere olan arkadaşlar size naçizane bir tavsiyede bulunmak isterim.  Aşkınızı ve sevginizi doyasıya yaşayın, bu sizin hakkınız. Elbette aşkınızı yaşarken ayaklarınız yerden kesilecek ve havalarda uçtuğunuzu zannedeceksiniz. Aşkın doğasında bu var zaten. Aşk dünyayı toz pembe görmenize neden olacak. 

Aşık olmanız demek, kendinizi ezdirmeniz demek değil...  Kendinizden çok fazla ödün vermeniz haksızlığa uğramanıza neden olabilir. O nedenle aşkınızı doya doya yaşayın ama kendinizi asla ikinci plana atmayın. Yıllar sonra bunun için geç kalmış olabilirsiniz. 

Sevgiler....