24 Ocak 2014 Cuma

Üniversiteye Giriş Sistemi Değişiyor mu?

Üniversiteye giriş sistemi değişiyor mu?

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı üniversiteye giriş sisteminde bazı değişiklikler yapılacağının sinyalini verdi. 

Orta öğretim geçiş sınavında yapılan değişikliğin ardından yeni bir çalışma başlatıldığını açıklayan Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı üniversitelere geçişte sınav sisteminin değiştirilmesine sıcak baktıklarını ve bu konuyla ilgili çalışmalara başladıklarını belirtti.

Peki, MEB'nın üzerinde çalıştığı ve birkaç yıla kadar yürürlüğe girmesi planlanan yeni üniversiteye giriş sisteminin temel özellikleri neler?

Üzerinde çalışılan yeni üniversiteye giriş sistemi üniversitelerin belirli kategorilere ayrılmasını ve yerleşmenin de bu kategorilere uygun şekilde yapılmasını öngörüyor. Yeni sistemde üniversitelerin A, B, C gibi sınıflara ayrılması ve öğrencilerini ona göre seçmesi planlanıyor. Bu arada üniversiteler A, B, C gibi kategorilere ayrılırken gelişmişlik düzeylerine göre sınıflandırılacaklar.

Örneğin; Türkiye'nin en gelişmiş ve en iyi üniversiteleri olarak bilinen Boğaziçi, ODTÜ, İTÜ gibi üniversiteler A sınıfında yer alacak. Bu üniversitelere başvuru yapmak isteyen adayların lise not ortalaması belirli bir düzeyde olmak zorunda olacak.

A kategorisinde bulunan üniversitelere yerleşemeyen adaylar B kategorisine başvuruda bulunabilecekler. Üniversiteye giriş sınavında yapılması planlanan değişiklik taslağına göre C kategorisinde yer alan üniversiteler ise sınavsız olacak. Bu üniversitelere puanı yeten her öğrenci başvuruda bulunabilecek.

YÖK etkili bir kurum olarak varlığını devam ettirecek ve üniversitelerin kategorilere ayrılarak sınıflandırılmasında etkili ve yetkili merci olacak.

Üniversiteye girişte adayların lise döneminde elde ettikleri başarı önemli bir kriter olacak. Okul içi başarısına göre üniversiteye yerleşecek olan aday okul başarı seviyesine uygun bir üniversiteye yerleşecek.

Üniversiteler kendi öğrencilerini seçme konusunda serbest olacaklar. 

Yapılacak merkezi sınavın sonucuna göre üniversite adayı kendi puanına karşılık gelen üniversiteye başvuruda bulunabilecek. Üniversiteler başvuru yapan adaylar arasında kendi kriterlerine uygun olanını seçecek.

Yeni sisteme göre eski sistemde olduğu gibi merkezi yerleştirme yapılmayacak, aday kendi puanına uygun üniversiteye başvuruda bulunacak ve üniversite seçim konusunda serbest olacak.

Yeni sistem üzerinde çalışmaların başladığını belirten Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı birkaç yıla kadar sistemin ana hatlarını belirleyeceklerini ve yeni sistemi hayata geçireceklerini belirtiyor.

Yaz boz tahtasına dönen eğitim sistemi bakalım bu düzenleme hayata geçtikten sonra yeniden değişecek mi?

Dünyanın hiçbir yerinde eğitim sistemi bu kadar yaz boz tahtasına dönüşen ve sil baştan yeniden düzenlenen başka bir ülke yoktur. Umarım, uygulamaya konulmak istenen yeni sistem tam olarak olgunlaştıktan sonra uygulamaya konur da, birkaç yıl sonra bu olmadı yeni bir sistem üzerinde çalışıyoruz onu deneyeceğiz denilerek yeni bir değişikliğe gidilmez. Kısacası, bu son olur inşallah...







22 Ocak 2014 Çarşamba

Tehlike Çanları Çalıyor, Susuzluk ve Kuraklık Tehlikesi ile Karşı Karşıyayız

Ankara'da sabah saatlerinde hafif hafif yağan yağmuru görünce nihayet toprak ana su ile buluşacak, ekinler yeniden filizlenecek ve barajlar dolacak diye sevinecek oldum...

Heyhat! Boşuna bir sevinçmiş benimkisi... Yağmur şöyle bir kokusunu bıraktı ve toprak anayı öylece yüz üstü bırakıp çekip gitti...

Toprak ana, sevdiğinin ardından gözü yaşlı bakan sevgili gibi baka kaldı yağmurun arkasından...

Eyvah ki ne eyvah... Yağmur yağmıyor, kocaman bir kış mevsimi kar yağışı olmadan bitmek üzere... 

Neredeyse ocak ayı bitmek üzere ve hava bir tuhaf...

Dün Kızılay'a gitmem gerekti... Sanki bahar ayı... Bütün Ankara Kızılay'a akın etmiş... Kaldırımların üzerinde yürünmüyor neredeyse o kadar yani...

Ancak kış mevsiminin bu kadar kurak geçmesi kurak bir yaz mevsiminin yaklaştığını işaret ediyor olabilir. 

Kızılırmak'ın Sivas bölümünde önemli oranda kuruma söz konusu imiş. Akarsunun debisinde 7 kat düşüş yaşanıyormuş. Beklenen yağışlar gelmezse bu düşüş devam edebilirmiş. 

Van Gölü 'de kuruma tehlikesi ile karşı karşıya kalan kaynaklarımızdan birisi. Önlem alınmazsa Türkiye'de daha pek çok kullanılabilir su kaynağı yok olup gidecek. 

Bu kış Türkiye'nin tüm bölgelerinde beklenen yağış ne yazık ki gerçekleşmedi...

Birçok yerleşim bölgesinde çiftçiler yağmur ve kar duasına çıkıyor. Çiftçiler şimdiden zarar etmeye başladı. Buğday üreticisi bu mevsimde en az 5 santimetre olması gereken buğdayın ne yazık ki daha filizlenmediğini ve ekilen tohumun toprakta öldüğünü belirterek bu yıl üretimin düşük olacağının altını çiziyorlar. 

Yeterli yağış olmazsa barajların doluluk oranı da düşük kalacak. Yaz ayları ile birlikte buharlaşma nedeniyle su kaybı daha da artacak.  Barajlardaki su kaybını azaltmak için önlem alınması bir zorunluluktur. 

Susuzluk ve kuraklık tehlikesi yok şeklinde açıklama yapılması, bence  halkı aldatıcı bir yaklaşımdır. Kuraklıkla birlikte gelen tehlikenin boyutunu halka iyi anlatmak gerekmektedir. Yetkililer tarafından yapılan "susuzluk ve kuraklık sorunu yok" açıklaması halkın suyu gelişigüzel kullanmasına neden olmaktadır.

 Susuzluk ve kuraklık tehlikesiyle karşı karşıya kaldığımız şu günlerde sorun yokmuş gibi davranmak çok da mantıklı bir davranış değildir. Onun yerine bir an önce önlem almak, halkı, suyu gelişigüzel kullanma yerine kontrollü kullanma konusunda uyarmak daha mantıklı bir davranış olacaktır.


Düşme

Düşersen bağımsızlığını ilan eder dostların
Görüş günlerin yasaklanır, gelenin gidenin olmaz 
Bayram eder düşmanların
Düşme..
Düşünce bütün düşüncelerin değişir hayata dair...
Dostluk arkadaşlık aşk yeniden şekillenir beyninde, düşme...
Hayatın ve dostların vefasızlığını görünce 
Yaralanır duyguların en derinden
Düşme...

Düştün mü ilk önce güvendiklerin vurur sırtından 
Kimse bakmaz yüzüne işe yaramaz adam olursun
Bir bir uzaklaşır dostların senden
Tutacak dal bulamaz yorulursun düşme...
Düştün mü isyan edersin yaşadığın hayata
Göz yaşlarını dökersin her gece yastığa
Yılanın ne kadar masum, kurdun suçsuz
Çakalın çakal olmadığını anlarsın iki yüzlü insanları görünce
Düşme...

Düşme...
Düşünce sahili olmayan koca bir deniz olur dünya
Sığınacak bir liman bulamaz kaybolursun
İki yüzlü düzenbazlar hüküm sürerken
Sen kederinden kahrolursun
Düşme...

Düştün mü baş ucunda bir tek anan olur
Gerisi yalan olur
"İmdat" demeye  engel olur gururun düşme
Kalıbı beş para etmez adamın söylediği sözler yaralanır olur
Düşme...

Düşersen maziye dalar gider gözlerin 
Yazılmamış hikaye olursun
Düğümlenir boğazında kelimeler kederinden kahrolursun düşme...
Haddini de hesabını da bileceksin bugünlerde 
Yoksa bi farkın kalmaz bu yollarda gelip gidenlerden
Seni üzenleri hayatından sileceksin gerekirse
Düşme...

En iyisi mi bir kurşun sık hayatın orta yerine 
Barut izleri kalsın ellerinde 
Ama sakın düşme...
                                              İbrahim DİZLEK

Septik Şok Nedir?


 Ünlü sanatçı Nejat İşler, septik şok nedeniyle hastaneye kaldırılınca çok fazla bilmediğimiz bir terim olan septik şok terimi dilimize yerleşti. 

Peki, septik şok nedir

Septik şok bir enfeksiyona bağlı olarak gelişen ve bütün organları ilgilendiren, ölümle dahi sonuçlanabilen ağır bir tablodur. 

Septik şoka hastalık üretme kapasitesine sahip olan organizmaların, organ ve dokularda iltihap üretmesi neden olur.

Septik şok damardaki kan akışını etkileyen ve hayati tehlikeye neden olan bir şok tablosudur.

Septik şokta hastaya yeterli sıvı verilidiği halde kan basıncı yükselmez ve kandaki iltihap oranı yüksektir. 

Kandaki yüksek iltihap oranı hayati organları olumsuz etkileyerek bu organların çalışmasında bozukluk meydana getirir. 

Bu nedenle septik şok terimi ile çoklu organ yetmezliği terimi her zaman bir arada kullanılırlar. 

Septik şok ilk önce solunum ve boşaltım sisteminde bozulmaya neden olur, bu nedenle septik şoka giren hastalar solunum cihazına bağlanırlar.

Septik şok belirtileri nelerdir

Septik şok tablosunda öne çıkan belirtiler; nabız yüksekliği, ateş, üşüme, vücut ağrısı, kusma, ciltte ortaya çıkan lekeler, baş dönmesi, mide bulantısıdır. 

Kimler septik şok riski taşır?

Kanser hastaları, erken doğan bebekler, yaşlılar, AIDS hastaları, bağışıklık sistemi zayıf olanlar, siroz hastaları, kronik böbrek yetersizliği yaşayanlar, şeker hastası olanlar, KOAH hastaları normal insanlara göre daha fazla risk taşırlar. 

Bu arada ünlü oyuncu Nejat İşler İstanbul'a sevk edilmiş. Nejat İşler'in tedaviye olumlu cevap vermesi ve klinik bulgularda meydana gelen iyileşme sonrasında doktorları İstanbul'a sevk edilmesine izin vermiş. 




20 Ocak 2014 Pazartesi

Öksürükle Baş Edebilmek İçin En Etkili İlaç; Kara Turp ve Bal

Kış aylarının en önemli rahatsızlıklarından birisi de öksürüktür. Özellikle inatçı ve geçmeyen öksürük hayat kalitemizi düşürür ve bize zor zamanlar yaşatır. 

Kış ayları ile birlikte pek çoğumuz öksürük nedeniyle sıkıntılı günler yaşamak zorunda kalıyoruz. Özellikle astım ve nefes darlığı gibi kronik hastalığı olanlarda öksürük önemli bir problem haline geliyor.

Peki, öksürükle mücadelede en etkili yöntem nedir

İnatçı öksürükten ilaç kullanmadan kurtulmak mümkün. Hepinizin bildiği gibi doğa ananın insanlara verdiği en önemli hediyelerden birisi baldır. Balın sağlık açısından değeri ve önemi tartışılamaz. Balın öksürüğe iyi geldiğini bilmeyeniniz yoktur. 

Peki bal ile kara turp kullanılarak hazırlanan karışımı hiç duydunuz mu? Evet, yanlış duymadınız.  Kara turp ve bal kullanılarak hazırlanan karışım öksürük için en etkili ve en doğal ilaç

Karışımı hazırlamak için kara turpun dış kabuğunu temizleyin ve bir güzel yıkayın. Kara turpun kabuğunu soymadan  içini oyun. Dış kabuk kalacak dikkat edin.  Turpun beyaz kısmını da tamamen yok edecek şekilde oymayın. Beyaz kısım tamamen oyulmayacak yani. 

Turpun içindeki oyuk kısma kaliteli baldan birkaç yemek kaşığı  doldurun. Balı koyduktan sonra turpun kestiğiniz kısmını kapak olarak kapatın ve bu şekilde 24 saat soğuk bir yerde bekletin. İşte, mucize kara turp ve bal karışımınız hazır.

Bu karışımdan günde birkaç şeker kaşığı tüketmeniz öksürükten kurtulmanız için yeterli.

Geçmiş olsun...


19 Ocak 2014 Pazar

Nejat İşler Yoğun Bakımda Durumu Kritik

Günaydın arkadaşlar;

Haberi okuyunca şok oldum ve çok üzüldüm. Sizlerle de paylaşmak istedim.

Usta oyuncu Nejat İşler 17 Ocak 2014 günü septik şok nedeniyle kaldırıldığı Bodrum Acıbadem Hastanesi'nin yoğun bakım servisinde tedavi görüyor. 

Hastane Başhekimi Dr.Aydın Aksoy tarafından yapılan açıklamada Nejat İşler'in şiddetli akciğer enfeksiyonuna bağlı solunum yetmezliği ve gelişen septik şok nedeniyle yoğun bakım ünitesine alındığını belirtti. 

Herkes Nejat İşler için dua etsin lütfen... Türkiye'nin önemli sanatçılarından olan Nejat İşler bir an önce iyileşerek aramıza dönmeli... Tüm sevenlerin senin için dua ediyor sevgili Nejat İşler, lütfen uyan...




18 Ocak 2014 Cumartesi

Tecavüze Uğrayan ve Hamile Kalan Bir Kadın Bebeğini Doğurmalı mı

Ne dersiniz, sizce de tecavüze uğrayan ve hamile kalan bir kadın tecavüz bebeğini doğurmalı mı?

16 yaşında bir kız çocuğu düşünün. Bir gün tinerciler tarafından tecavüze uğruyor ve hamile kalıyor. 

16 yaşındaki bu genç kız olayı hem polisten hem de ailesinden saklıyor. 

Olaydan 4 ay sonra rahatsızlandığı için hastaneye kaldırılan genç kızın hamile olduğu anlaşılıyor. 

Bundan sonrası çok ilginç. Genç kız ailesi ile birlikte hastaneye başvuruyor ve kürtaj olmak istiyor. 

Hastanede yasal sürenin (on hafta) aşıldığı belirtilerek mahkeme kararı isteniyor ve kız mahkemeye kürtaj izni icin başvuruda bulunuyor. Tecavüz sonucu hamile kaldığı için bebeği istemiyor yani...

Mahkeme kararı ise kürtaj olmak isteyen genç kızı derinden sarsıyor. Çünkü, mahkeme  bebeğin doğmasına karar veriyor. "Ceninin yaşama hakkının annenin psikolojisinden önemli olduğunu" söyleyen mahkeme, kürtaja izin vermiyor.

Kadın dernekleri genç kızın hayatını karartacak bu kararın hukuka aykırı olduğunu belirtiyorlar. Yasalarda kürtaj sınırı bebek ve anne sağlığı tehlikede olduğunda 20 hafta olarak belirlenmiş. Yani bu genç kız aslında kürtaj olabilir. Yasal sınırı aşmamış. 

TCK'nun 99. maddesinin 6.fıkrasında "Kadın mağduru olduğu bir suç sonucunda hamile kalırsa 20 haftadan fazla olmamak kaydıyla ve kendi rızası olduğu müddetçe kürtaj olabilir." diyor. 

Kürtaj izni vermeyen hakim ne yazık ki, hukuki değil vicdani bir karar vermiş oluyor. 

16 yaşında bir genç kızın anne olmasına izin veren mahkeme, ceninin yaşam hakkını korumuş olacak ancak bu karar hiç şüphesiz genç kızın psikolojisini olumsuz etkileyerek hayatının kararmasına neden olacak. 

Burada çocuğu doğurmak istemeyen bir anne var ve mahkemeye başvuruyor. "Bana yasal izni verin, ben bu bebeği doğurmak istemiyorum" diyor. Ama, mahkeme genç kızın bu bebeği doğurmasına karar veriyor.

Yazık çok yazık... Türkiye günden güne hukuk devleti olmaktan çıkıyor. Anayasada belirtilen ve TCK ile koruma altına alınan hak ve hürriyetlerinizi kullanamamanız ve mahkemece verilen keyfi kararların hayatınızın karartması ne kadar acı...