KİŞİSEL GELİŞİM etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
KİŞİSEL GELİŞİM etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Ağustos 2017 Pazar

Evliliğinizin Bittiğini Gösteren İşaretler

Evlilik, iki farklı insanın ortak paydada buluşup, bir arada yaşamak için mücadele etmesidir. "Aşkım", "canım", "birtanem" gibi söylemesi de duyması da güzel, hoş sözlerle başlayan, ayakların yerden kesildiği, tarafların dünyayı toz pembe gördüğü, deyim yerindeyse bir nebze sarhoşluğa benzeyen aşkın, nikah masasında son bulması ile evlilik adı verilen kurumsal birliktelik başlar. 

Her evliliğin kendi içinde bir düzeni, bir ritmi, kuralları vardır. Ben şahsen, evliliklerin aşkı öldürdüğüne inananlardanım. "Biz şu kadar yıllık evliyiz, ama aşkımız bitmedi" gibi sözlere inanmıyorum yani. Tecrübeyle sabit olması nedeniyle, bu kadar kesin konuşabiliyorum. İster bir aşk evliliği, ister son yılların moda tabiri ile bir mantık evliliği yapmış olun, evliliğinizi yürütmek için hayatınızdan, sevdiğiniz şeylerden, hobilerinizden, sosyal hayatınızdan fedakarlık yapmak zorundasınız. Bazılarının "hayır, öyle bir şey yok..." dediğini duyar gibiyim, ama bu kesinlikle böyledir. 
Bir şekilde rayına oturttuğunuz, ortak paydada buluşarak halk dilinde adına "geçim" dediğiniz birlikteliğinizi yürütmeye başladınız diyelim. Ama bir süre sonra her evlilikte ortaya çıkan sorunlar sizde de görülmeye başlayacaktır. Şunu belirtmeden edemeyeceğim, hiçbir evlilik dört dörtlük değildir. Her evlilikte farklı boyutlarda olsa da sorunlar olacaktır. Kişilik çatışmasından tutun, maddi sorunlara, kayınvalide sorunundan tutun da şiddet, alkol, karşılıklı değersizleştirmeye kadar birçok problemin ortaya çıkması olasıdır. Peki, evliliğinizin bittiğini nasıl anlarsınız, hangi aşamada ilişkiye "artık evlilik bitti" gözüyle bakmak gerekir?

Evliliğin Bittiğini Gösteren İşaretler 

Uzman Psikolog Özge Genlik, eşler arasındaki "ruhsal sevişme" nin bitmesi halinde evlilikte sona yaklaşıldığını belirtiyor. Genlik'e göre ruhsal sevişmenin bitmesi, duygusal soğukluk demek. Yani, evliliğin ilk günlerinde her dakika eşini düşünen, onu özleyen eşler, ilerleyen zamanlarda duygusal anlamda bir şey paylaşmamaya başlarlar. Evliliğin bittiğini gösteren ilk işaret de budur. Eşler artık bir şey paylaşmadıkları için konuşmamaya başlar, konuşsalar da üstünkörü cümleler ile iletişim kurarlar. 

Eşler arasında başlayan duygusal uzaklık fiziksel anlamda yaşanmaya başlar. Duygusal soğukluktan sonra eşlerin fiziksel paylaşımları da azalır. Birlikte yapmaktan hoşlanılan piknik, sinemaya gitme, tatil... gibi faaliyetlerden keyif alınmaz. Kopuşun daha hızlı olduğu zamanlarda, partnersiz tatil planları yapılır, planlara eş dahil edilmez. Bu aşamada ortaya çıkan sorunlara doğru müdahale edilmezse, ileride cinsel anlamda da isteksizlik, uzaklaşma başlar, ki bu isteksizlik evlilikte sona gelindiğinin habercisidir. 

Evliliğin bittiğini gösteren işaretlerden biri de iletişimin sona ermesidir. Zorunlu olmadıkça konuşmama, herhangi bir konuda yapılan konuşmanın mutlaka tartışma ve kavga ile sona ermesi, eşlerin partneri ile geçirmesi gereken zamanı sosyal medya, bilgisayar, lap top, cep telefonu... ile geçirmeye başlaması, evlilikte sona yaklaşıldığını gösteren önemli işaretlerdir. 

Eşlerin birbirini anlamaması da evlilikte sona gelindiğini gösterir. Başınıza gelen bir olayı anlattığınızda eşiniz hep sizi suçluyor ve size destek olmuyorsa, sizde "nasıl olsa beni suçlar" şeklinde kanı oluşmasına neden oluyorsa ve davranışları ile size bu düşüncenizde haklı olduğunuzu gösteriyorsa, evliliğinizi gözden geçirmenizin zamanı gelmiş demektir. 

Yazımın başında "evlilik kurumsal birlikteliktir" dedim. Eğer eşler evlilikte ortak karar alma sorunu yaşıyorsa o evlilik de ciddi sorun var demektir. Eşiniz, araba alırken, ya da banka kredisi çekerken, ya da yeni bir yatırım yaparken, tatil planı yaparken, ya da eve eşya alırken sizi yok sayıyor, sizin fikrinizi almıyor, sizinle birlikte karar almıyorsa, evliliğiniz ile ilgili ciddi bir problem var demektir. Evlilik, kanun önünde, nikah defterine atılan imza ile yürütülmesi gereken birliktelik olarak kabul ediliyorsa, bu birliktelik boyunca, her iki partneri de yakından ilgilendiren konularda, eşlerin partnerinin fikrini alması gerekir. Ki, bunu yapmayan partner, eşinin fikrine önem vermiyor demektir, bu diğer eş için yaralayıcı, kırıcı ve değersizleştirici bir davranıştır. 

Bunun yanında evliliklerin her halukarda bitişine zemin hazırlayan ve herkesçe kabul edilen sorunları burada sıralamaya gerek var mı bilmiyorum. Bana göre, fiziksel ya da psikolojik şiddet, hakaret, sevgisizlik, alkol ve madde bağımlılığı... gibi nedenler kesinlikle önemli sorunlardır ve bu problemler evliliğin bittiğini değil, tam aksine bu evliliğin en baştan hiç yaşanmaması gerektiğini gösterir. Özellikle şiddet ve alkol gibi sorunların gün yüzüne çıktığı evlilikler, eşlerin (özellikle kadınların) aşırı fedakar olmaları nedeniyle devam eden evliliklerdir ne yazık ki. Kadınların bu evlilikleri devam ettirmesinde toplumsal baskı ve ekonomik problemler etkili olduğu için bu tür ilişkiler uzun yıllar devam edebiliyor. 

Uzmanlar bitiş noktasına gelen evliliklerin, yeniden flört dönemine dönerek kurtulabileceğini belirtiyorlar. Bu mümkün müdür? 20 yıllık bir evlilikte yeniden ilk günlere dönmek ne kadar mümkündür bilemem, ama 20 yıldan sonra yeniden aşık olmayı başarabilen çiftler varsa onları da kutlamadan edemeyeceğim. 

Siz ne dersiniz, evlilikleri kurtarmak için neler yapılabilir, sizce evliliklerin bitişine hangi problemler zemin hazırlar? Yorumlarınız bekliyorum, sevgiler... 

14 Nisan 2015 Salı

Yeni Bir İş Ben de Stres Yarattı

Merhaba arkadaşlar, 

Ne kadar uzun zaman olmuş yazmayalı.

Bu aralar o kadar yoğun ve stresli günler yaşıyorum ki anlatamam...

Eşim işinden ayrıldı...

Yıllardır emek verdiği, gece gündüz çalıştığı işinden ayrılmak zorunda kaldı.

2 Şubat 2015 Pazartesi

Bencilliğinizden Kurtulun

Oscar Wilde: "İnsanın istediği şeyleri yaşaması değil, başkalarını kendi isteklerimiz doğrultusunda yaşamaya zorlamaktır." diye tanımlar bencilliği...

Ne kadar kabul etmesek de, biz insanların doğasında biraz bencillik var. Dediklerimizin itirazsız yapılmasını isteriz...

5 Ocak 2015 Pazartesi

Anlamaktan ve Anlayıştan Uzak Hayatlar

Anlamak bir insanı dinlemektir aslında. 

Anlayış dinlediğin insana saygı göstermek kendini onun yerine koyarak düşünebilmektir.

İkili ilişkilerimizde, komşuluk ilişkilerimizde ya da toplumsal ilişkilerimizde anlamadığımızı ya da anlaşılmadığımızı düşünür, zaman zaman sorunlar yaşarız.

Sorunların başlangıç noktası aslında karşımızdakini anlamamaktır.
görsel alıntıdır
Kavgalarda, tartışmalarda ortaya çıkan asıl sorun kimsenin birbirini dinlememesidir, anlamak için çaba sarf etmemesidir.

3 Aralık 2014 Çarşamba

Bu Yalnızlık Hiç Bitmeyecek... (Nostaljik Pazartesi)

Yalnızlık nedir deseler hiç düşünmeden yalınlık ve temizlik derim. 

Hayatımızda bazen hiç beklemediğimiz şeyler olabiliyor. Ve, böyle durumlarda yanımızda olan insanları görmek istiyoruz. Bir dost, arkadaş ya da bir yaren arıyor gözlerimiz..

İnsan böyle zamanlarda, kimseden bir şey beklemiyorum dese de, bi destek bekliyor aslında...

Yalnız kaldığımızda nasıl ki kendi kendimize dost olup, kendi kendimizle yarenlik yapıyor, yaralarımızı sarıp acılarımızı azaltıyorsak, aslında bütün bunları candan bir arkadaşla yapmak istiyoruz...

19 Ekim 2014 Pazar

Motivasyonunuz mu Düştü? Motivasyonunuzu Nasıl Yükselteceğinizi Biliyor musunuz?

Kış mevsiminin kendini iyiden iyiye hissettirmeye başladığı şu günlerde, siz de enerjinizin düştüğünü, keyifsizleştiğinizi ve karamsarlaştığınızı mı düşünüyorsunuz? 

Bugünlerde ben de kendimi biraz yorgun hissediyorum. Çoğu zaman keyifle yaptığım şeylere dahi zaman ayıramıyorum, motivasyon ve yaşam enerjimin düştüğünü hissediyorum. 

Sebep kış mevsimi mi, yağışlı ve karanlık günler mi bilmiyorum, bugünlerde yaşam enerjimin diplere vurduğunu gözlemliyorum.

3 Eylül 2014 Çarşamba

Eyvah! Asosyal Oldum

Asosyal olmak bazen esprili bir anlatımla birlikte kullanmış olduğumuz bir deyim olsa da aslında insan hayatını olumsuz etkileyen bir durumdur. 

Asosyallik basit bir anlatımla sosyal olmayı başaramama durumudur. Asosyallik bireyin sosyal çevre ile yeterli ilişki kuramaması sonucu ortaya çıkan bir durumdur. Asosyal kişiler çoğu zaman kendini dış dünyadan soyutlayarak kendi dünyalarına çekilirler.

Asosyal insanlar kendileri ile baş başa kalmaya bayılırlar.  Yalnız yaşamaktan hoşlanırlar.  Özellikle bilgisayar

8 Ağustos 2014 Cuma

Mutlu Olmak İstiyorsanız Her şeyi Kontrol Etmekten Vazgeçin

     Hayatımızın amacı mutluluk dersek çok abartmamış oluruz değil mi? Gün içinde yapmış olduğumuz birçok şeyi  mutlu olmak için yapmıyor muyuz? Örneğin; yemek yeriz ve mutlu oluruz. Gezmek bizi mutlu eder. Arkadaşlarımızla sinemaya gitmek bizi eğlendirir ve mutlu olmamızı sağlar. Çocuklarımızla oynamak, onlarla konuşmak, anne-babamızı ziyaret etmek, televizyon izlemek, yemek yapmak, bazen dedikodu yapmak bile bizi mutlu etmektedir. Yani, gün içinde yapmış olduğumuz pek çok şey aslında mutlu olmak için yapmış olduğumuz şeylerdir. 

     
Hayatımızda mutluluk ile mutsuzluk hep bir aradadır. Arada ince bir çizgi vardır. Mutlu olmak istiyorsak mutsuzluğumuza neden olan sıkıntıları bir kenara bırakmak zorundayız.

12 Temmuz 2014 Cumartesi

Özgüven Eksikliği

Özgüven demek kendimizle barışık olmamız demektir. Özgüvenli olmak kendi kendimize güvenmemizi anlatır. Özgüven sahibiysek kendimizi değerli hissederiz. Özgüvenimiz yüksekse kendimizle barışık ve mutlu yaşarız. Sahip olduğumuz özgüven çevresel faktörlere ve yaşadığımız olusuzluklara bağlı olarak zaman zaman eksilebilir. Günlük yaşamımızda özgüveni tavan yapmış insanlarla karşılaştığımızda bunu nasıl başardıklarını merak ederek onlar gibi olmanın hayalini kurarız.

Özgüven eksikliği, hayatımızı olumsuz etkileyen bir duygu eksikliğidir. Özgüven eksikliği oluştuğunda, kendimizi ve yeteneklerimizi görmezden gelmeye başlar, yetersiz olduğumuz duygusuna kapılırız. Böyle bir durumda kendimizi hiç olmadığı kadar mutsuz, yetersiz ve değersiz hissederiz. Yoğun bir yalnızlık duygusu yaşamaya başlarız ve kimsesiz olduğumuzu düşünürüz.

17 Haziran 2014 Salı

Bencillik Nedir, Bencillikten Kurtulmak Mümkün mü

İnsanoğlu bencil ve haris bir varlık olarak yaratılmıştır. Yaradılıştan gelen bu özellik insanoğlunun karakterini ve ikili ilişkilerini belirleyen özellikler olarak dikkat çeker. 

Çevremizdeki insanları şöyle bir gözden geçirelim. Çevremizdeki insanları incelediğimizde bir kısmının çok fedakar, bir kısmının çok hırslı, bir kısmının çok kibirli ve bir kısmının ise çok bencil olduklarını görürüz. 
Kişi toplumsal ilişkilerinde bu özellikleri ne kadar dengeli gösterebilirse o derece iyi ilişkiler kurar. Söz konusu bu özellikler bütün insanlarda az ya da çok bulunmaktadır. Çevremizdeki insanların bir kısmı çok fedakar ve tavizkar iken bir kısmı ise aşırı şekilde bencil ve egoist olabilmektedir.


Peki, bencillik aslında ne demektir? Bencillik ya da bilinen öteki adıyla egoistlik tüm insanların ortak özelliğidir aslında. Bencillik, insanın kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmesi demektir. Buraya kadar kabul edelim ki bencillik gayet insani bir duygudur. Hepimiz kendi çıkarlarımız söz konusu olduğunda bencil oluruz. Ancak bencillik başkalarının haklarına tecavüz etme noktasına geliyorsa sakıncalı bir hal almış demektir.  Demek ki bencillik her ne kadar insani bir duygu gibi görünse de bazen zararlı bir duygu halini de alabilmektedir.

2 Haziran 2014 Pazartesi

Facebook, Twitter ve Diğerleri, Sosyalleşim Derken Asosyal mi Oluyoruz

İnternetin hayatımızdaki etkisini hepimiz biliyoruz. 1995'li yıllardan sonra hayatımıza giren internet çağın en etkili iletişim aracı. Elbette teknolojinin bize sunmuş olduğu bu nimetten sonuna kadar yararlanmak bizim hakkımız. Ancak, bu nimeti, doğru ve bilinçli kullanmak şartıyla kullanabiliriz. Aksi takdirde etkili bir iletişim aracı olmaktan ziyade internetin asosyal olmamıza neden olan bir mecra haline dönüşmesi sürpriz olmayacaktır. 

İnternetin hayatımızın her alanında yer alması ile birlikte sosyal paylaşım siteleri de hayatımıza dahil olmuştur. Facebook, Twitter, Instagram ve diğerleri, özellikle gençlerin çok fazla zaman geçirdikleri siteler haline geldi. Sosyal paylaşım siteleri aracılığı ile doğru habere ulaşabilmek, sansürsüz bilgi edinebilmek, arkadaşlarımızla iletişim kurabilmek ne kadar cazip olsa da bu sitelerin hayatımıza olumsuz yönleri bulunduğu yadsınamaz bir gerçek.

25 Nisan 2014 Cuma

Biraz Hüzün Biraz Keder O Benim İşte

Nedense son günlerde biraz yorgun gibiyim... Hayattan hiç keyif alamaz oldum... Sıkıntılı, bıkkın, mutsuz, umutsuz, kızgın, sinirli, anlayışsız, kırgın, hırçın, üzgün, kederli, huzursuz, hüzünlü birisi oldum çıktım. Ne yapsam ne etsem geçmiyor... Kitap okudum, yazı yazdım, uyudum ve uyandım ama değişen bir şey yok... 
görsel alıntıdır
Güzel bir şarkı vardı "Biraz hüzün biraz keder o benim işte" diye sözleri olan... Kendimi biraz kederli biraz da hüzünlü hissediyorum son günlerde...

14 Nisan 2014 Pazartesi

Komşunuzu Nasıl Bilirdiniz

Toplum olarak birlikte yaşamaya çok alışkın değiliz maalesef... 

Zaman zaman komşuluk ilişkilerinde ortaya çıkan sorunların kaynağı toplum olarak birbirimize saygı duymayı bilmememizdir bana göre...

Komşuluk ilişkilerinde eskiye göre gittikçe artan bir yozlaşma ve tahammülsüzlük söz konusu bence...

Bir zamanlar komşu deyince aklımıza gelen en önemli şey paylaşımdı... Bir zamanlar dediğime bakıp beni çok yaşlı sanmayın, kendini çok genç hisseden orta yaşlı (40) bir insanım. 

18 yıl önce evlendiğim ve ilk kez kendi evime geçtiğim yıllarda öyle  güzel komşularım vardı ki ... Birlikte çay içer keyifli sohbetler ederdik... Bugün onları anımsadım ve bu yazıyı yazmaya karar verdim...

9 Mart 2014 Pazar

İnsanları Dili, Dini, Irkı, Mezhebi ya da Siyasi Düşüncesi Nedeniyle Ötekileştirmek Doğru mudur

Ötekileştirmek, bir insanı, bir topluluğu, bir halkı, bir grubu vb. düşüncesi, dili, dini, ırkı, mezhebi nedeniyle yok saymak, görmezden gelmek, değersizleştirmek, kabul etmemek, düşman görmek olarak tanımlanabilir.

Dünya üzerinde, her renk, her ırk, her din, her mezhep ve her düşünce var olmayı hak etmektedir. Hiç bir din, ırk, mezhep ya da düşünceyi yok saymak ve öteki olarak görmek ya da göstermeye çalışmak doğru değildir.

Ötekileştirme haksız bir uygulamadır ve ötekileştirmeye çalıştığınız insanlar ve toplumlar üzerinde yaralayıcı bir etkisi vardır. Farkına varın ya da varmayın, ötekileştirmeye çalıştığınız insanların canını fazlasıyla yakarsınız.

4 Mart 2014 Salı

Sil Baştan Başlamak Lazım Bazen

Merhaba sevgili misafirlerim;

Bazen siz de her şeyin sil baştan başlamasını istiyor musunuz, benim gibi...

Zamanı geri alabilmeyi, hayata sıfırdan başlayabilmeyi...

Siz de hayatınızın bazı dönemlerinde, avazınız çıktığı kadar bağırma ihtiyacı duyuyor musunuz?

Böğüre böğüre ağlamak ve bütün yaşananların üzerine bir sünger çekmek istiyor musunuz?

Olanları, olacakları ya da olmak üzere olanları yok sayarak, hayatınıza  sil baştan başlamak istiyor musunuz?

Keşke her şeyin üzerine bir çizik atarak sil baştan başlamak mümkün olsa. 

İşinizde patronunuzla, evinizde eşinizle, oturduğunuz binada komşunuzla, okulda arkadaşınızla yaşamış olduğunuz sorunlar birden bire yok olsa, siz de rahat bir nefes alsanız iyi olmaz mıydı?

Örneğin; borcunuz sıfırlansa, eşyalarınız yenilense, çocuklarınız iyi bir meslek sahibi olsa, kimse hasta olmasa, kardeşleriniz sorun çıkarmasa, ağlayan bebeğiniz mışıl mışıl uyusa, yemeğiniz yanmasa, harçlığınız yeterli olsa, elektrik-su-doğalgaz bedava olsa, istediğiniz her yere gidebilseniz, eviniz hep temiz kalsa, kazandığınız para iyi şartlarda yaşamanız için yeterli olsa, sorun çıkaran komşunuz taşınsa hayat sizin için ne kadar güzel olurdu, öyle değil mi?

Ne yazık ki, hayatımızın güzel yanlarının olması ne kadar doğalsa kötü yanlarının olması da o kadar doğal.  Hayatımızın iyi ve kötü yönleri her zaman olacak. Kimimizin hayatında kötü dönem daha çokken kimimizin hayatında iyi dönem daha fazla olabilir.

Çoğumuz, kendimizi kötü hissettiğimiz zaman, dünyanın en dertli insanı olarak kendimizi görürüz. Kendi derdimizi en çekilmez dert sanarak kendimizi üzeriz. Unutmayalım ki, kötü ile iyi, güzel ile çirkin, yalan ile doğru hep bir arada olacaktır.  İyi ile kötü bir arada olduğu müddetçe, biz de iyinin, güzelin ve doğrunun değerini bileceğiz.

Her ne kadar hayata sil baştan başlayamasak da, hayatta karşımıza çıkan hatalardan, yanlışlardan, yalanlardan, kötülüklerden, çirkinliklerden ders almaya, yaşadıklarımızdan paye çıkarmaya devam edeceğiz. 

Sevgiyle kalın...


1 Mart 2014 Cumartesi

Karşınızdakinin Yalan Söylediğini Nasıl Anlarsınız

Merhaba blog sayfamın değerli misafirleri... Hepinizi saygıyla selamlıyorum ve hepinize yalandan uzak mutlu ve güzel günler temenni ediyorum. 

Belki, birçoğunuz yoğun bir haftanın yorgunluğunu atmak için evinizde uzanmış televizyon seyrediyorsunuz  ya da biraz temiz hava almak  için dışarı çıkacak olabilirsiniz.

Malum ülke gündemi inişli-çıkışlı, montajlı-dublajlı, yalanlı-dolanlı bir grafik gösteriyor. Ben de bugünkü yazımda,  bu kadar yalan dolu bir gündeme inat, karşınızdakinin yalan söylediğini nasıl anlarsınız, bununla ilgili bilgi vermek istedim. 

Bir nevi, yalancının mumu yatsıya kadar yanar atasözünü hatırlatarak  yalancı kişilerin özelliklerini anlatmak istedim. Bilmiyorum, böyle bir konuyu seçerek doğru mu yaptım. Karar sizin artık. Hadi bakalım başlayalım. 

Yalan Söyleyen Kişinin Vücut Dili 

Karşınızdaki kişi konuşurken bağırıyorsa, sesi hep yüksek perdeden çıkıyorsa ya da sesi normalin çok altında çıkıyorsa yalan söylediğinden şüphelenebilirsiniz.

26 Şubat 2014 Çarşamba

Öfke nedir? Öfke Kontrolü Nasıl Sağlanır

Öfke nedir? Öfke, tüm canlıların hissetmiş olduğu, normal ve sağlıklı bir duygudur. Ancak öfkenin ortaya çıkması ne kadar kolaysa kontrol edilmesi de o derece güçtür. Birçok insan öfkesini kontrol edemediği için sorun yaşamaktadır.

Bu nedenle, öfkemizi ve kendimizi kontrol etmeyi öğrenmemiz gerekiyor. Aksi takdirde öfkemize yenik düştüğümüz için haklı olduğumuz bir konuda dahi haksız konuma düşebiliriz. 

Öfke, olaylar karşısında göstermiş olduğumuz tepkisel bir duygudur. Nasıl ki mutlu olduğumuz zaman mutluluğu kabul edilip mutluyum diye ifade edilebiliyorsak, öfkeli olduğumuz anda da öfkemizi kabul etmemiz gerekir. Yani öfke de tüm duygularımız gibi kabul edilmesi gereken bir duygu durumudur. Önemli olan öfke kontrolü konusunda bilgilenerek, öfkemizi kontrol etmeyi öğrenmemizdir.

24 Şubat 2014 Pazartesi

Dedikodu Yapmak Günah mıdır Değil midir

Merhaba blog sayfamın değerli ziyaretçileri. Akşamın bu saatinde sizlerle dedikodu yapmak hakkında düşüncelerimi paylaşmak istedim. Bu yazıyı yazmama aynı binada oturan iki komşunun arasında geçen nahoş olay neden oldu. 

Olayı kısaca sizlerle paylaşmak isterim. 

Aynı binada oturan komşulardan birisi eşiyle kavga ediyor. Bu olaya tanık olan diğeri ise olayı üçüncü şahıslarla paylaşarak, komşusunun özel hayatını deşifre ediyor. Ne kadar düzeysiz ve ne kadar bencilce bir davranış. Özellikle eşler arasında yaşanan olayların üçüncü şahıslar tarafından dedikodu malzemesi olarak kullanılması oldum olası beni çok sinirlendirmiştir. Kimse kavga etmek istemez, kavga etmek istemediği gibi başkalarının bu kavgayı bilmesini ya da dinlemesini hiç istemez.

18 Şubat 2014 Salı

Evlilikte Ortaya Çıkan İletişim Sorunu Nasıl Çözülür

Evlilik, farklı kişilik özelliklerine sahip olan iki insanın ne kadar zor olursa olsun bir arada yaşayabilmesidir.

Evliliklerin bitmesine neden olan sorunların başında eşler arasında yaşanan iletişim sorunları geliyormuş. 

Birçok evlilik ortaya çıkan iletişim sorunları nedeniyle boşanmayla sonuçlanıyormuş. 

Peki, evlilikte ortaya çıkan iletişim sorunları nasıl çözülür? Sorunun cevabını vermeden önce iletişim sorunlarının neden ortaya çıktığı üzerinde durmamız gerektiğini düşünüyorum. 

10 Şubat 2014 Pazartesi

Dostlukta Samimiyet Çok Önemli, Dostunuzun Samimi Olduğundan Emin misiniz

Lise yıllarımda çok değerli bir arkadaşım vardı...

Arkadaş demenin eksik kalacağı kanısındayım, benim için gerçek bir dosttu. 

Liseden mezun olduktan sonra başka mecralara savrulduk ve ilişkimiz ne yazık ki öylece bitti gitti... Dostluğumuza sahip çıkamadık maalesef...

Aradan geçen bunca zamandan sonra hala öyle bir dost bulamamanın eksikliğini hissediyorum. 

Tam, işte budur, artık bir dostum var diyorum, bir bakıyorum ne dostum var ne de bir sırdaşım. 

Şimdi, dostluk nedir desem, birçoğunuz "sıkıştığım anda, başım dara düştüğünde, hiç düşünmeden, karşılıksız hiç bir çıkar gütmeden, art niyetsiz yanımda olan candan öte insan" diyor olabilirsiniz. 

Gerçekten de dostluk kelimesi, yardımlaşma, paylaşma, sır saklama, koruma, kollama, geliştirme, yetiştirme ve daha pek çok şeyi ifade eder. Kim başı sıkıştığında bir arkadaşa, bir sırdaşa ve bir dosta ihtiyaç duymaz ki...