30 Kasım 2013 Cumartesi

Gripte İkinci Günüm

          Hava hala soğuk. Ta iliklerime kadar soğuğu hissediyorum ya da ateşli olduğum için üşüyorum. Boğazımda hissetmiş olduğum yoğun boğaz ağrısı da dayanılacak gibi değil. Halsizlik de aynen devam ediyor. Her yerim ağrıyor ve kendimi çok kötü hissediyorum. Hafta sonu olduğu için hastaneler de kapalı. Hastanenin acil servisine de gitmek istemedim. Ancak, pes etmedim ve kendi kendimi iyileştirmek için çabalıyorum. Kendime sıcak bir çay yaptım, ballı ve limonlu. Ballı ve limonlu çay, kendimi biraz daha iyi hissetmemi sağladı. Yün battaniyemin altında yatıyordum ki, güzel bir blog yazısı yazmak istedim. Grip olanların, kendilerini daha iyi hissetmelerini sağlayacak bazı önerilerde bulunabilirim diye düşündüm, işte kalemimden dökülenler:
          Gripten kurtulmak için açık havada yürüyüş yapmanızı tavsiye ediyorum. Temiz havada yürüyüş yapmanız, burun tıkanıklığı ile mücadele etmenizi kolaylaştıracaktır. Bulunduğunuz ortamın havasını nemlendirmeniz de burnunuzun açılmasına yardımcı olacaktır. Bunun için bulunduğunuz ortamda su kaynatabilirsiniz.  Gripte en zor olanı ateş ile mücadele etmek. Ateşiniz yükseldiğinde hani gözlerinizin içi yanıyor da çıkacak gibi oluyor ya, en zor olanı o. Ateş düşürmek için ılık bir banyo yapabilirsiniz. Sıcak bir tavuk çorbası da grip için bire bir. Boğaz kuruluğu ile de mentollü pastil yardımı ile mücadele edebilirsiniz. Ayrıca sıcak çay, meyve suyu, ıhlamur, yeşil çay da içebilirsiniz. Bir de bol bol dinlenin. Ben dinlenmeye devam ediyorum. Bazen kalkıyorum ve aklıma gelen şeyleri sizinle paylaşmak için blog sayfama giriyorum o kadar. Büyüklerimiz ne demişler; grip ilaçla 7 gün ilaçsız bir haftada geçer. Sağlıklı günler...

29 Kasım 2013 Cuma

Grip Oluyorum

             Hava çok soğuk. Kış geldi. Evimin balkonunda neredeyse rüzgar değil kasırga esiyor. Biraz ateşim mi var nedir? Hapşırmaktayım, halsizim ve gözlerim çok yanıyor. Galiba biraz da üşüyorum. Ayrıca öksürük, kas ağrısı ve eklem ağrısı da var. Sizce de ben grip mi oluyorum? Her sene, kış gelmeden önce,  grip aşısı olacağını söyleyip olamayan talihsizlerden birisi de benim. Bugün bir kez daha anladım ki, benim grip aşısı olmam gerekiyor. Şimdi bütün işlerim aksayacak ve ben yatak döşek yatacağım. Yapacak bir şey olmadığına göre kendimi iyi hissedene kadar dinlenmeliyim. Gripten kurtulmak için en etkili ilaç dinlenmek. Şanslıyım ki, kalp hastası, şeker hastası ya da akciğer hastası değilim. Çünkü, grip hastalığı bu tür kronik hastalığı olanlarda daha ağır seyreden bir hastalık.  


               Sizin de bildiğiniz gibi, mevsim geçişlerinde mutlaka grip salgını olur. Bugünlerde benim çevremde kim varsa herkes grip oldu. Demek ki, şimdi de sıra bana geldi. Antibiyotik kullanmadan bu hastalığı geçirmem lazım. Benim size önerim grip olduğunuzda bolca dinlenin, bir doktora görünün, doktorunuzun vermiş olduğu ilaçları kullanın. Doktor tarafından verilmediği halde doktor vermiş gibi antibiyotik kullanmayın. Ha... Bir de kaynamış bir bardak suyun içine bolca limon sıkın, içine bir ya da iki kaşık da bal katın ve bunu sıcak sıcak için, işe yarıyor, haberiniz olsun. Artık dinlenmeye gidiyorum, bu soğuk kış gününde grip olan herkese de geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum...

2013-2014'ün Moda Trendleri


           2013-1014 modası hakkında bir araştırma yaptım ve bunu sizlerle paylaşmak istedim. Bakalım, 2013-2014 yılı trendleri nelermiş?
          Öncelikle shift elbise çok moda bundan haberiniz olsun. 60'lı yılların giyim tarzını anımsatan shift elbiseler, bu yıl da çok moda. Birçok yerde rahatlıkla kullanılabilecek olan bu elbiselerden birkaç farklı modeli gardırobunuza eklemenizin faydalı olacağını düşünüyorum.
          Farklı giyinmekten hoşlananlar için kazak ve etek kombini de çok moda. Özellikle gençler arasında çan etek bu sene çok fazla tercih ediliyor. Şık bir gömlek ya da kazakla kombin edilebilen bu etekler, her yerde rahatlıkla kullanılabilir. Çalışan kadınların kurtarıcısı ise kalem etek olacak gibi görünüyor. Ayrıca takımlar da bu senenin trendleri arasında benden söylemesi...Gardırobunuzda farklı model ve renkte kalem etek ve takım bulundurmanız daha şık görünmenize katkı sağlar.
         Bere, her kış olduğu gibi bu yıl da çok moda olacak gibi görünüyor. Bere giymek, soğuk kış günlerinde hem ısınmanızı hem de şık görünmenizi sağlar. Bence, farklı model ve renkte birkaç bere sahibi olmanızın size hiçbir zararı olmaz. 2013- 2014 trendleri arasında çiçekli kumaşlar da var. Çiçekli kumaş kullanılan elbise ya da ceketler çok moda. Modayı takip etmekten hoşlanıyorsanız çiçekli elbiselere ve ceketlere bir göz atın derim. Kadife de bu yılın trendleri arasında dikkat çekiyor. Kadife kullanmaktan hoşlananlar, modaya uygun kadife elbise, kadife ceket sahibi olabilirler.  
         Spor ayakkabılar ile  biker bot da bu yılın trendleri arasında ve çok moda...Asi bir yanı da olan bu botlar, özellikle gençler arasında, rahatlığı nedeniyle tercih edilmekte. Biker botlar, özellikle jean  ve  taytlarla, deri ceketle, etek ve elbise ile iyi bir kombin oluşturmakta. Kullanmak isteyenler kendi zevklerine göre kombinleyerek kullanabilirler. Şimdilik bu kadar... Merak etmeyin, sizi yeni trendler hakkında bilgilendirmeye devam edeceğim...






28 Kasım 2013 Perşembe

Liselere Giriş Sınavı

         Bugün ilkokulda okuyan ve  8.sınıfa giden çocuklarımız LGS sınavının ilkine girdiler. Peki, kaç kişi bu sınavlar hakkında bilgi sahibi? Belki de birçoğumuz böyle bir sınav olduğundan habersizdik, ta ki kendi çocuklarımız sınav olduğu için okulların tatil olduğunu söyleyene kadar. Ben de ilkokulda eğitim gören bir çocuk velisi olarak,  bu konuyu ihmal ettiğimi, sınav hakkında bilgi sahibi olmadığımı fark ettim ve bir araştırma yaparak LGS Sınavı hakkında bilgi sahibi olmaya çalıştım.
         Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, küçüklerin işi sanıldığı kadar kolay olmayacak. Merkezi sınav olan LGS'nin ilki bugün ikincisi de yarın yapılacak. Bu sınavın bu yıl ilk defa yapılıyor olması bu sene sınava giren çocuklar için bir dezavantaj olabilir. Zira, sınav hakkında nasıl ki kimse fazla bir şey bilmiyorsa sınava girecek olan çocuklar da büyük ihtimalle aynı durumdalar. İzlediğim bir televizyon programında açıklama yapan bir rehberlik öğretmeni, sınavın detayları hakkında ekim ayının başından itibaren bilgilendirildiklerini belirterek, bilgi eksikliğinin aslında bizden kaynaklı bir sorun olmadığını belirtmişti.
        Gelelim sınava; sınavın bugün yapılan ilk ayağında merkezi sınava giren çocuklar, kendi eğitim gördükleri okulda sınava girdikleri için biraz daha rahattılar. Yabancı bir okulda sınava girmek oldum olası sınava girecek olanların daha fazla heyecanlanmasına neden olan bir durumdur. Bugün yapılan LGS Sınavı merkezi bir sınav olduğu için tüm Türkiye'de saat 9'da başladı.  Bugün yapılan ve yarın ikinci ayağı gerçekleştirilecek olan LGS'de tüm derslerden sorulacak olan soru sayısı  20 adet olarak belirlenmiş. Çocuklara 20 adet soru için verilen sınav süresi her ders için 40 dakika. Çocuklar, her sınavdan sonra 30 dakika teneffüs yapabiliyor. İlk gün Türkçe, Matematik ve Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinden sorulan soruları cevaplayan çocuklar, ikinci gün Fen ve Teknoloji, T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük, Yabancı Dil sınavına girecekler ve bu derslerden sorulan sorulara cevap verecekler.
        İyi bir liseye girmek ve eğitimini iyi bir okulda tamamlamak isteyen gençlere başarılar diliyorum. Çocuklarımıza şunu söylemekte yarar görüyorum: Sınavınız iyi ya da kötü geçebilir, sakın üzülmeyin, girmiş olduğunuz  lise sınavı, daha yolun çok başındasınız, iyi yerlere gelmek istiyorsanız, eğitiminize ara vermeden devam etmeli ve kendinizi en iyi şekilde yetiştirmelisiniz. Unutmayın, liseden sonra sizi üniversite sınavı bekliyor olacak. LGS'de elde edemediğiniz başarıyı, çalışarak YGS ve LYS de elde edebilirsiniz. Sınava girecek olan bütün çocuklarımıza, en içten duygularımla bir kez daha başarılar diliyorum...

27 Kasım 2013 Çarşamba

Kredi Kartlarında Yeni Bir Dönem Başlıyor

      Günümüzde kredi kartı ile alışveriş yapmayan insan neredeyse yok denecek kadar az. Birçoğumuz kredi kartı kullanmaktan büyük bir keyif alıyoruz. Para harcamadığımız için yapmış olduğumuz alışveriş daha keyifli oluyor. Kredi kartı ile yapılan alışverişlerin büyük bir kısmını taksitli alışverişler oluşturmakta. Özellikle biz hanımlar moda delisi olduğumuz için hoşuma giden her şeyi kredi kartı ile almayı ve taksitli alışveriş yapmayı tercih ediyoruz. Sonuçta bu tür alışverişler kredi kartı borcu nedeniyle zor günler yaşamamıza neden oluyor. Günümüzde kredi kartı borcu nedeniyle yasal takip ve haciz gibi sorunlarla boğuşan yüzlerce insan bulunmakta. Gündelik ihtiyaçlar bir yana tüm alışverişin kredi kartı ile yapılıyor olması ve vatandaşın bankaya olan taksitli kredi kartı borcu miktarının her geçen gün biraz daha artması üzerine BDDK tarafından taksitli alışverişlere sınırlama getirilmesi gündeme geldi, hazırlanan taslak kabul edilirse bizi bekleyen yenilikler şöyle olacak..
        Artık her istediğiniz eşyayı alamayabilirsiniz. Özellikle kendi gelir seviyesinin üzerinde borçlanan kişileri oldukça zor bir dönem bekliyor. Yapılan son düzenleme ile birlikte kredi kartı taksit uygulamasına sınırlama getiriyor. Kredi kartı ile ilgili hazırlanan ve Meclis'e sunulan yeni taslak bu haliyle Meclis'ten geçerse, kredi kartlarının taksitlendirilmesi sınırlanmış olacak. Kredi kartlarına getirilen yeni uygulama ile birlikte, kartlara 12 ay ve üzeri (24 ay, 36 ay) yapılan taksitler sona erecek. Benim anladığım kadarıyla, yeni düzenleme ile birlikte başlayacak yeni süreçte, kredi kartlarında taksit uygulaması şöyle gerçekleşecek; beyaz eşya ve mobilyada taksit 12 ay, elektronik eşya, telefon, bilgisayar vb. 6 ayla sınırlandırılırken yapılan diğer harcamalarda ise 9 ayı geçmemesi sağlanacak. Zaten var olan gıda ve akaryakıtta taksitlendirme yapılmama uygulaması aynen devam edecek.
         Anlaşılan yeni yılla birlikte hayatımızda önemli ölçüde değişiklik yaşanacak. Ben şimdiden kara kara düşünmeye başladım bile. İhtiyaçlarımızın büyük bir kısmını (dershane, okul, kitap, eşya, cep telefonu vb.) taksitli  alışveriş yaparak karşılıyoruz. Bakalım kredi kartlarına getirilen yeni düzenleme ile birlikte bizim hayatımızda nasıl bir değişiklik olacak, bekleyip göreceğiz...

Başarılı Olmak İçin Sabretmek Gerekiyor

     Bugünlerde yeni alanda kendimi ifade etmeye çalışıyorum. Kendimi ifade etmek için yeni bir blog açtım ve yazılarımı bu mecrada sizlerle paylaşmak istiyorum.  Severek yazmış olduğum makalelerimi Blogger aracılığı ile açmış olduğum, kendime ait Bilgi Bankası isimli blog sayfamda yayınlamaya başladım. Tarifi mümkün olmayan bir mutluluk yaşıyorum. Her şeyden önce, kendi bloğumda yazı yazmak bana farklı bir heyecan yaşatıyor. Dünyanın tüm sıkıntılarından uzaklaşarak kendimi bir şeylerle meşgul etme fikri, beni o kadar çok rahatlatıyor ki anlatamam. Bugün blog çalışmamı şöyle bir gözden  geçirdim ve daha yolun çok başında olduğumu anladım. Ancak, pes etmek gibi bir niyetim asla yok. Ben blog kurma düşüncemi eşimle ve oğlumla paylaştığımda bana, "sen bu işi en iyi şekilde becerirsin" diyerek büyük bir destek verdiler. Ben de bu desteği arkama alarak blog açmak için Blogger'a başvurdum ve kendi blog sayfamı açtım.

      Blogger 'da blog açmak  çok kolay. Blog açmak isteyenler kolayca blog açabilirler. Ben de Google 'da bir ön araştırma yaptıktan sonra, Blogger 'da kendi bloğumu kolayca açtım. Bugün kendi düşüncelerimi, bilgilerimi paylaşmış olduğum güzel bir bloğa sahibim. Kendi bloğumda yazmak bana kendimi tanıma ve kendimi ifade etme şansı verdi. Bütün bunların yanında bana, büyük bir özgüven duygusu kazandırdı. Kendi yazmış olduğum makaleler sayesinde kendimi çok iyi hissettim. Bundan sonra yazmış olduğum özgün makale ve içerikleri blog sayfamda yayınlamaya devam edeceğim. merak edip yazılarımı okuyanlara çok teşekkür ediyorum. Bloğumda çok fazla zaman geçirmeden pes etmek istemiyorum, ilerleyen günler ne gösterir bilmiyorum, ancak benim amacım uzun süre bu yazıları yazmak ve sizlerle paylaşmak. Bence blog yazmak ve başarılı olmak birazcık sabırlı olmayı gerektiriyor. Bu nedenle ben de sabır göstermek ve sonunda başarılı olmak istiyorum... Sevgiyle kalın...
      

26 Kasım 2013 Salı

Genital Siğillerden Kurtulabilirsiniz

Siğil deride ortaya çıkan, pürtüklü ve küçük çıkıntılara verilen isimdir. Toplu iğne başı büyüklüğünde olabileceği gibi bezelye büyüklüğünde de olabilen bu çıkıntılar, daha çok ellerde, parmak üstlerinde, ayaklarda, ayak tabanında ve genital bölgede çıkarlar. Genital bölgede çıkan siğiller tıp dilinde, genital siğil olarak adlandırılırlar. Çoğu zaman bir iki tane olan genital siğil önlem alınmadığında tüm genital bölgeyi kaplayabilir. Bu nedenle, kendisinde genital siğil bulunduğunu düşünen kişiler, bir an önce bir uzmana başvurarak bu siğillerden kurtulmalıdır. Genital siğiller çoğunlukla cinsel yolla bulaşan siğillerdir. Aktif cinsel yaşamı olan insanlarda bu siğillere rastlamak mümkündür. Bu siğillerin cinsel yolla bulaşması nedeniyle, çoğu zaman, HPV virüsünü taşıyan partner, hasta olmayan partnere de HPV virüsünü geçirmiş olur. Günümüzde birçok insan bu virüsü taşıdığından habersiz, cinsel ilişkiye girmeye devam etmektedir. Bu nedenle, virüsün taşıyıcısı olan ve başkalarına bulaştırmaya devam edenlerin  sayısı tam olarak bilinmemektedir. HPV virüsü özellikle bayanlarda, rahim ağzı kanseri gibi istenmeyen sonuçlara neden olmaktadır. Aktif cinsel yaşamı olan ve genital bölgesinde siğil olmasından şüphelenen herkes, zaman geçirmeden  bir uzmana başvurmalı ve tedavi olmalıdır.
Genital siğiller, cerrahi ve ilaçla tedavi olmak üzere iki yolla tedavi edilmektedir. ilaç tedavisinde, siğil bulunan bölgeye doktor tarafından verilen siğil ilacı sürülür. Bu ilaçların genel özelliği siğil dokusunu tahrip etmesi ve yok olmasını sağlamasıdır. Cerrahi tedavi ise dondurarak ve yakarak (koterizasyon) yapılır. Çok daha etkili bir yöntem olan lazer tedavi ise yüksek direnç gösteren siğil vakalarının tedavisinde tercih edilen bir yöntemdir.
Genital siğiller, virütik  hastalık olması nedeniyle tekrarlayabilmektedir. Bu nedenle bağışıklık sistemini güçlendiren gıdalar alınmalı, zorunlu olmadıkça antibiyotik kullanılmamalı, genital bölge temizliğine dikkat edilmelidir. Cinsel hayatta tek eşli olmaya özen gösterilmeli, korunmasız cinsel ilişkiye girilmemeli, mümkünse cinsel ilişkide prezervatif kullanılmalıdır.

25 Kasım 2013 Pazartesi

Sigarayı Nasıl Bıraktım

Sigara tiryakisi olan herkes çok iyi bilir, bu öyle bir aşktır ki, kolay kolay vazgeçemezsiniz. Ben de yıllarca sigara içen birisi olarak bu illetten kurtulmayı çok istiyor, ancak bu aşka elveda demeye bir türlü cesaret edemiyordum. Yıllarca bir türlü vazgeçemediğim sigara, son zamanlarda beni kendine daha çok esir etmeye başlamış, sigara alışkanlığım daha da derinleşmişti. Artık sabah kalktığımda ilk işim, aç olmama rağmen bir tane sigara içmek olmuştu. Kanser, kalp hastalığı, koah, astım, bronşit gibi birçok hastalığın oluşmasında yüksek derecede sorumluluğu olan sigara, hayatıma ergenlikle birlikte girmiş ve bir daha hiç çıkmamıştı.  Aklıma, sigara bırakmak fikri geldiği zaman "asla" diyecek kadar severek içtiğim bu illet zamanla öksürmeme, nefes darlığı yaşamama neden olmaya, sağlığıma zarar verdiğini yavaştan  hissettirmeye başlamıştı. Kayınvalidemin çok fazla sigara içtiği için koah hastası olması, vermiş olduğum karar da etkili oldu. Yirmi yıla yakın bir süre içtiğim sigara ile vedalaşmanın zamanı artık gelmişti. Sigara bırakmak fikrine kendimi yavaş yavaş alıştırmaya başlamıştım ki, Sağlık Bakanlığı'nın  171 sigara bıraktırma servisi imdadıma yetişti.  Böylece  sigarayı bırakma maceram resmen başlamış oldu.
Sigarayı bırakmak isteyenlerin gözünü korkutmak istemem ama bu alışkanlıktan kurtulmak öyle çok da kolay değil. Her şeyden önce kesin kararlı olmalısınız. Sigara bıraktırma ilacı olarak verilen ve insanı psikolojik olarak sigara yoksunluğuna  hazırlayan bu ilaçlar,  öyle anlatıldığı gibi pat(!) diye sigarayı bırakmanızı sağlamıyor. Kendinizi sigarayı bırakmaya şartlandırmanız gerekiyor. Sigarayı bırakırken, yemeklerden sonra sigaraya duymuş olduğum özlem benim için işin en zor kısmıydı. Bir de, canınızı sıkan bir şey olduğunda bir tane yakıvermek istiyorsunuz. Özellikle çevrenizdekilerle (eşiniz, çocuğunuz, komşunuz, amiriniz vb.) yaşamış olduğunuz küçük gerginlikler sizi sigara içme noktasına kadar getiriyor, böyle durumlarda son anda kendinizi durduruyorsunuz. Siz de sigarayı bırakmak istiyorsanız, böyle bir durumda,  derin derin nefes alın ve sigarayı bırakmak için harcamış olduğunuz emeği düşünün. Sonunda bu illetten kurtulacağınızı hayal edin ve sigara almaktan vazgeçin. Ben de kaç defa kendimi sigara almaya giderken yakaladım ve kendime vermiş olduğum sözü hatırlayarak sigara almaktan vazgeçtim. Sigarayı bırakırken en önemli sorun, tiryakilikten kaynaklı yaşamış olduğumuz yoksunluk duygusu. Bu duyguyla baş edebilmek için spor yapın, uzun yürüyüşlere çıkın, kitap okuyun, sinemaya gidin. Kendinizi nasıl mutlu hissediyorsanız öyle davranın ama asla sigara  içmeyin...

24 Kasım 2013 Pazar

Kolesterolü Yüksek Olanlar Ne Yemeli

Yüksek kolesterol yanlış beslenme sonucu ortaya çıkan bir sorundur.  Kolesterol hayvanların kanında bulunan bir steroid libipdir. Hücrelerin işleyişinden tutun da hormonların dengelenmesine kadar, vücudumuzda bulunan tüm organlar görevlerini sağlıklı bir şekilde devam ettirmek için kolesterole ihtiyaç duymaktadır. Yani kolesterol aslında vücudun işleyişi için gerekli bir unsurdur. Ancak beslenme sorunu olan insanlarda aşırı kilo ile birlikte ortaya çıkan yüksek kolesterol tehlikeli olabilmektedir. Yani insan vücudu kendisi için gerekli kolesterolü zaten üretmektedir. Bunun yanında yenilen gıdalarla birlikte vücuda yüksek oranda kolesterol yüklenmesi kalp ve damar hastalıklarına neden olabilmektedir. Ancak yüksek kolesterolü olan herkes, kalp ya da damar hastası olacak diye bir kural yoktur. Zaten yüksek kolesterol tek başına kalp ve damar hastalığına neden olmaz. Vücudumuzun bir makine olduğunu kabul edersek, gereğinden fazla verilen her şey gibi yüksek seviyedeki kolesterolün de vücut için zararlı olacağını, aşırı yükselen kolesterol seviyesinin, otomatik bir işleyişe sahip olan bu makinenin bozulmasına neden olabileceğini unutmamak gerekir.
Peki, yüksek kolesterol nedeniyle diyet yapmak zorunda kalanlar hangi besin maddelerinden uzak durmalıdır? Kolesterol seviyesini düşürmek isteyenler yüksek oranda yağ ihtiva eden gıda maddelerinden uzak durmalıdır. Kandaki kolesterolün istenilen seviyeye inmesini sağlamak için yapılacak en akıllıca şey doğru beslenmeyi alışkanlık haline getirmektir. Sebze ağırlıklı beslenmek, şekerli gıdaları hayatımızdan çıkarmak, karbonhidrat tüketimini asgariye indirmek sağlıklı beslenmek için atılacak adımların başında gelmektedir. Yağlı beslenen kişilerden ziyade, şeker tüketimi fazla olan kişilerin kanında trigliserid seviyesi yüksek çıkmaktadır. Bu nedenle, pirinç, makarna ve ekmek tüketimi sınırlanmalı, mümkünse bu gıda maddeleri hiç tüketilmemelidir. Bal, şeker, yapay tatlandırıcılar, meyve suları, kola, şekerli gıdalar, fastfood türü yiyecek maddeleri tüketimi sınırlanmalı, bu tür gıda maddelerini çok fazla tüketen kişiler, beslenme alışkanlıklarını gözden geçirerek yeniden düzenlemelidir. Tahıllar ve baklagiller düşük kolesterol için bire birdir. Ayrıca ceviz, badem, fındık gibi kuruyemişler de kolesterolün düşürülmesinde etkilidir. Gerçek zeytinyağı kullanmak, kolesterolün düşürülmesine yardımcı olur.  Trans yağ içeren (fastfood ürünler, çerezler, kraker, cips ve bisküviler vb.) yiyecek maddeleri, işlenmiş gıda maddeleri (sucuk, salam, pastırma, sosis vb.), doymuş yağ içeren gıda maddeleri kolesterolü yüksek olan kişilerin tüketmemesi gereken yiyeceklerdir.  Sağlıklı bir yaşam için bu yiyecekleri hayatımızdan çıkarmamız gerekmektedir.

23 Kasım 2013 Cumartesi

Alzheimer Hastalığı


     Alzheimer hastalığı  insanların en çok merak ettikleri hastalıkların başında gelmektedir. Hastalığın hala bilinmeyen yönlerinin olması, tıp dünyasını, bu hastalık konusunda sürekli araştırma yapmak zorunda bırakmaktadır. Beynin hala tam olarak çözümlenememiş olması, Alzheimer hastalığının da tam olarak çözümlenememesine neden olmaktadır. Bilinmeyen bir dünya olan beyin, oldukça karmaşık bir yapıya sahiptir. Bu nedenle, bu organımızla ilgili hastalıkların da çözümlenmesi ve kolayca tanımlanabilmesi hala mümkün olmamaktadır.
     Yaşlanma ile birlikte ortaya çıkan Alzheimer hastalığı, beyin hücrelerinde meydana gelen deformasyon olarak tanımlanabilir. Günlük yaşamı devam ettirmeyi zorlaştıran ve hastaların ilerleyen zamanlarda tamamen bakıma muhtaç hale gelmesine neden olan bu hastalık, demansın yani bunamanın en sık görülen şeklidir. Hastalık belirtileri arasında ilk sırayı hafıza kaybı almaktadır. Geçmişe dönük her şeyi hatırlayabilen hasta, yakın zamanda yaptığı bazı şeyleri hatırlamakta zorlanmaya başlar. Örneğin, kapıyı kilitlemeyi değil anahtarın kapı kilitlemeye yarayan bir eşya olduğunu unuturlar. Herkesin unutabileceği şeyleri unutmak normal kabul edilirken, unutkanlığın boyutu her geçen gün derinleşiyorsa, hasta nereye gideceğini, eve nasıl döneceğini, ne yapması gerektiğini sık sık unutmaya başlamış ise unutkanlık dikkate alınmalıdır. Hastalıkla birlikte, bilişsel ve işlevsel yapıda da bir bozulma başlar. Alzheimer hastalığına yakalanan kişiler konuşmakta zorlanmaya, hareketlerini kontrol edememeye, sendeleyerek yürümeye başlar ve  kendi dünyalarına çekilerek kimseyle konuşmazlar. Daha fazla ya da daha az yemek yemeye başlarlar. Zaman içinde yemek yeme alışkanlıkları tamamen bozulur ve açlık-tokluk hisleri kaybolmaya başlar. Bu nedenle doymak nedir bilmezler. Hastalar, hastalığın ilerleyen safhalarında, kişisel bakımını (tuvalet, banyo, yemek yeme vb.) yapmakta zorlanmaya, tamamen bakıma muhtaç hale gelmeye başlarlar.
    
Yakın çevresinde Alzheimer hastası olanlar çok iyi bilirler, bu hastalık son derece zor ve zahmetli bir hastalık. Günlük hayatı tamamen yok eden ve hasta yakınlarının, özellikle hasta bakımı ile ilgilenen kişilerin zor günler yaşamasına neden olan bu hastalık, genetik midir yoksa değil midir net olarak söylenmemekle birlikte bu tür hastalıklarda genetik geçişin yüksek olduğu kabul edilmektedir...

22 Kasım 2013 Cuma

Yüksek Kolesterolden İlaç Kullanmadan Kurtulmak Mümkün Mü


Yüksek kolesterolü olan hastaların ve hasta yakınlarının bu illetten kurtulmak için denemedikleri şey neredeyse yoktur. Yüksek kolesterolü olan kişilere tavsiye edilen şeylerin başında likit oranı düşük, sebze ağırlıklı bir diyet gelmektedir. Benim de on yaşındaki oğlumun ölçülen kan değerlerinde  kolesterol  oranı yüksek çıkıyor. Düzenli aralıklarla kontrol edilen kolesterol oranı ne yükseliyor ne de düşüyor. Ancak biz diyeti uygulamaya devam ediyoruz. Uygulamış olduğumuz ve hastanede diyetisyen tarafından hazırlanan bu diyet programına göre sucuk, pastırma, salam, sosis, tereyağı, margarin, çikolata, bisküvi, yağlı et, kola, meyve suyu gibi yiyecekler kesinlikle yasak. Hazırlanan diyet programına göre oğlum,  sebze ve tahılları istediği kadar yiyebiliyor. Özellikle bulgur, nohut, mercimek gibi tahılların tüketimi serbest bırakılmış. Elimizden geldiğince diyeti  uygulamaya dikkat ediyoruz ve özen gösteriyoruz. Ancak zaman zaman diyeti bozduğumuz anlar da olmuyor değil. Açıkçası bugünlerde yapılan "kolesterolden korkmayın" tarzı açıklamalar beni de biraz rahatlattı. Oğlumun sağlıklı olmasını, kalp hastası olmamasını arzu ediyorum. Bu nedenle "kolesterol vücudun düşmanı değil, aksine vücudun dostu" şeklinde yapılan açıklamalar tüm kolesterol hastaları gibi beni de rahatlatıyor. Ancak biz yine de tedbiri elden bırakmayalım ve diyetimizi uygulamaya devam edelim. Şu bilinen bir gerçektir ki, doktorun hazırlamış olduğu diyet programına bire bir uyduğunuzda kandaki kolesterol seviyesi normal düzeye geriliyor ya da en azından yükselmiyor. Kolesterolü yüksek bir çocuk annesi olarak, konu hakkında ortaya çıkan yeni gelişmeleri ve tıp dünyasının konu ile ilgili yapacağı tüm açıklamaları dikkatle takip etmeye devam edeceğim. Bugünlerde kafası karışan tüm kolesterol hastaları(!) da diyetlerini bozmadan konu hakkında yapılan açıklamaları takip etmeye devam etsinler. Sağlıklı günler...

21 Kasım 2013 Perşembe

Kolesterol Dost mu Düşman mı


Bugünlerde sizin de başınız kolesterol  ve kolesterol ilaçları ile ilgili yapılan farklı açıklamalar nedeniyle ağrıyor mu? Evet, ben de aynen o durumdayım. Çevremde pek çok kolesterol hastası var ve bu insanların birçoğu ilaç kullanıyor. ABD'de kolesterol ilaçlarının kullanımına sınırlama getirilmesi ile birlikte, benim çevremde bu ilaçları kullanmak zorunda kalan insanların halini görmelisiniz. Çevremdeki kolesterol hastalarının(!) büyük bir kısmı panik yaptı ve bu ilaçları kullanma hususunda tereddüt yaşamaya başladılar. Yıllarca kolesterolü çağın en önemli sorunlarından birisi olarak kabul eden, kalp krizine neden olduğunu söyleyen ve bu nedenle kanda bulunan kolesterol seviyesini düşürmek için insanları ilaç kullanmak zorunda bırakan tıp dünyası, bugün kolesterol konusunda ikiye bölünmüş durumda. Hastalar, bilim adamları tarafından yapılan açıklamaların hangisine inanacağını şaşırmış vaziyette. Peki, kolesterol nedir?
Kolesterol, hayvanların hücre dokularında bulunan bir sterol olarak tanımlanmaktadır. Kolesterolün kendi başına kalp krizine neden olmadığı bilinen bir gerçektir.  Kolesterolü yüksek olan herkes kalp hastası olmaz. Vücutta bulunan kolesterolün küçük bir kısmı alınan hayvansal gıdalardan  büyük bir kısmı ise vücut tarafından oluşturulmaktadır. Bilim dünyasının ikiye bölünmesine neden olan şey de tam bu durumdur. Vücut kendisi için gerekli olan kolesterolü kendisi üretmektedir. Ancak yanlış beslenme, aşırı şişmanlık ve obezite, karbonhidrat seviyesi yüksek bir beslenme alışkanlığı vb. kanda bulunan trigleserid seviyesinin yükselmesine neden olur. Tehlikeli olan da trigleserid denen kan yağının kanda yüksek miktarda bulunmasıdır. Kolesterolün güçlü bir antioksidan olduğu da bilinen bir gerçektir. Yani her ne kadar ilaç kullanarak kolesterolden kurtulmaya çalışsak da aslında kolesterolün insan vücuduna birçok yönden faydası  bulunmaktadır.
Sonuç olarak şunu söylemek istiyorum; biz tıp dünyasından gelen farklı açıklamalar nedeniyle yaşadığımız bu kafa karışıklığından bir an önce kurtulmak istiyoruz. Bugün milyonlarca insan kalp krizi geçirmekten korktuğu için doktor tavsiyesi ile kolesterol ilacı kullanmakta. Şayet  bu ilaçlar gereksiz yere  kullanılıyorsa, buna bir dur demek gerekmekte. Zira, bu ilaçlarla ilgili yapılan açıklamalar, bu ilaçların ciddi yan etkisi olduğu yönünde. Bekleyelim ve görelim bakalım, tıp dünyası bu soruna nasıl bir çözüm getirecek...

20 Kasım 2013 Çarşamba

Merhaba

Merhaba
Blog sahibi olmayı ve bu yeni bir dünyaya adım atmayı uzun zamandır düşünüyordum. İçimde engelleyemediğim bir yazı yazma isteği var. bunun için çok düşündüm  ve bugün cesaretimi toplayarak bir blog açtım. Bundan sonra hem kendi ilgimi çeken konularda hem de sizlerin dikkatinizi çekebilecek ilginç konularda yazı yazmak istiyorum. Yazı yazmaktan büyük bir keyif alıyorum. Yazı yazdığım zaman kendimi çok iyi hissediyorum. Bana çok keyif veren yazılarım bakalım size de benim kadar keyif verecek mi? Bundan sonra gündelik hayata dair ilgimizi çeken ilginç konulardan, gündemi belirleyen olaylardan, sağlık, spor, estetik, moda vb. konulardan oluşan yazılarımla sizlerle birlikte olmaktan büyük bir keyif alacağım. Blog açma fikri ve yazılarımı sizlerle paylaşmak bana çok cazip geldi. Bir ön araştırma yaptım ve blog açmak için Blogger'ı  tercih ettim. İlerleyen günlerde yeni yazılarımla sizlerle birlikte olacağım. Şimdilik hoşça kalın...